OSMAN NURİ PORAZOĞLU ÖLDÜ!
İnsan, yıllarca birlikte çalıştığı dost canlısı ve çalışkan bir arkadaşını kaybedince hangi duyguları taşırsa (ki bunun adı derin bir üzüntüdür) o duygular içindeyim. Osman Nuri Poyrazoğlu 9 Şubat 2020 günü, gelecek güzel günleri göremeden Adana’daki oğlu Selçuk’un evinde kalırken hastanede hayata veda etmiş. Birkaç yıldır ayzaymır hastasıydı.
86 yaşındaydı. Osmanniye’nin Bahçe köyünde doğmuş, vekil öğretmenlik yapan Yaşar Kemal’in öğrencisi olmuştu. Unutulmayan Öğretmenler kitabımızda (1984) “Vekil Öğretmen Kemal Sadık Göğceli” yazısında onu anlattı.
1951’de Düziçi Köy Enstitüsünü, 1958’de Gazi Eğitim Enstitüsü Edebyat Bölümü’nü, 1967’de Amme İdaresi Enstitüsünün Kamu Yönetimi Lisans Üstü Programını bitirmişti. Ortadereceli okullarda öğretmenlik ve yöneticilik yapmıştı.
Onunla tanışmamız ve işbirliğimiz 1980’de yayımlanmaya başlayan Öğretmen Dünyası dergisi vesilesiyle oldu. Derginin 1981 yılı Kasım sayısında ilk yazısı yayımlandı. Adının altına “Emekli öğretmen” diye yazmış. Oysa Millî Eğitim Bakanlığının bir dairesinin başkan yardımcısı iken emekli olmuştu. “Almanya Mektupları” başlıklı bu yazısında Almanya’da çalışan Türk çocuklarının eğitim sorunları ile ilgili 1978-1980 yıllarında dostlarından gelen mektuplardan özetlemeler yapmıştı.
4. Ciltte (1983) dört yazısı var. Bunların içinde en dikkat çeken ve ezber bozan yazı “Öğretmenlik Kutsal Bir Meslek midir?” yazısıdır. Poyrazoplu öğretmenliğin kutsal bir meslk olduğu gibi övgü dolu cümleleri sıraladıktan sonra halkın öğretmene hiç de bu gözle bakmadığını, saygın meslekler sıralamasında öğretmenliğin sondan ikinci (12. sırada) geldiğini hatırlattıktan sonra yazısını şu hükümle bitiriyordu: “Kutsal olan meslek değil, emektir. Bu gerçeğin öğretilmesi de öğretmenlere düşmektedir.”
YAZI KURULU ÜYEMİZ
Poyrazoğlu’nu 28 Nisan 1984 tarihli toplantımızda Yazı Kurulu üyesi seçtik. Haziran 1984 tarihli sayıda 5 yazısı yer alıyor. Daha sonraki sayılarda yazılarının sayısı artarak sürecektir. Bunlar kitap tanıtımları ve söyleşilerdir. Mesleki toplantıları dergi adına izliyor ve dergide özetliyordu. Ocak 1988 tarihine kadar üst üste dört yıl yazı kurulu üyeliği yaptı. Fakat bende sanki çok daha uzun yıllar dergide çalışmış izlenimi veren, dergiye gelen kitapların içinden seçtiklerini ONP imzasıyla tanıtmasıdır. Aldığı görevleri günü gününe yapar, yazılarını dergiye uğrayarak bırakır giderdi. Son yıllara kadar derginin yıllık dizinlerini erinip yorulmadan hep o yaptı. Yazı Kurulundan ayrılmasının nedeni ÖSYM merkezinde soru hazırlama ekibinde yer almasıydı. 2003’te kurduğumuz Ulusal Eğitim Derneğinin de kurucuları arasındadır.
1996’dan başlarak kitap tanıtılarını, mektuplaşmalarını, ropörtajlarını, gezilerini kitaplaştırdı. Külrengi Yazılar, Osmaniyeli Mektuplar, Mektupların Tanıklığı, Ben de Dedim Ki, Kitap Kitap Şiir Gelir Bizlere, Yüzyüze Görüşmeler, 88 ile 99 arası, Eğer Benim ile Gezmek Dilersen, Bir Başka Gezmek, Gâvurdağlı Masallar… Yalın, özenli bir dili vardı. Hiçbir kitabı piyasa kitabı olamadı. Baskı pralarını genellikle kendisi veriyor, bunları eşine dostuna armağan ediyordu. Çok dinler, az ve öz konuşurdu. O bir okuma ve yazma işçisiydi. Öğündüğüne hiç tanık olmadım. Köy Enstitüsü mezunu olmasını da hiç itibar sermayesi yapmadı. Ona göre kişinin mezun olduğu okul değil, kendi marifetleri ve çalışmaları önemliydi.
Çalışma arkadaşları ondan alçakgönüllülüğü ve üretken olmayı öğrenmiş olmalılar.
Poyrazoğlu artık yorulmuştu. Bellek kaybı başlamıştı. Eşinin de uzun süredir rahatsızlıkları vardı. Buna rağmen Ankara’daki evinden hemşehrileri hiç eksik olmazdı. Bu nedenle evine “Poyraz Palas” adını takmıştık.
Adana’da oğlunun yanına taşınmaya karar verdi. 24 Eylül 2006 günü Öğretmen Dünyasında onun için bir uğurlama töreni yaptık. Kitaplarından bir kısmını Öğretmen Dünyasına bağışladı. Bunlar “ONP Kitaplığı” adını verdiğimiz raflarda yerini aldı. Kendisi de dostlarının gönüllerinde…