MEKTUP SORUNU
ABD nin normal olmadığı tescillenmiş başkanı Trump tarafından gönderilen bir mektuptan bahsetmek istiyorum. Ancak daha önce yazının muhatabı konusunda açıklamaya yapmam gerekiyor. Yazının başında: ‘’Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’’ diye yazdığı için beni de ilgilendiriyor. Evet ben Sayın Cumhurbaşkanına oy vermedim. Yaptığı politikaları, izlediği yolu da tasvip etmiyorum. Zaten kendisi de birçok konuşmasında kendisine oy vermeyen, yaptıklarını beğenmeyip eleştiren kitleyi kendi vatandaşı gibi görmediğini ima edebiliyor. Sevmiyor her dediğini alkışlamayanları… Olabilir. Aslında olmaması gerekir. Aslında herkesi günahı ile sevabı ile sevmek esastır devlet adamlığında, ama Sayın Cumhurbaşkanı yaptığını eleştirenlere hemen çıkışıp, kendisine hakaret edildiği iddiası ile yargıya başvurmaktadır. Ben de daha önce de bu sütunlarda yazdığım gibi kendisini sevmek zorunda değilim. Sevmek zorunda olmamam saygıda kusur etmemi gerektirmez ve zaten asla saygıda kusur etmem. Ben kabul etsem de etmesem de şu anda benim ülkemin Cumhurbaşkanıdır. Nasıl ki ben saygısızlık etmiyorsam, başkalarının da benim ülkemin cumhurbaşkanına saygısızlık etmesini istemem. İstemem bir tarafa saygısızlık edene tahammül edemem. Bir ülkenin cumhurbaşkanına saygısızlık eden aptaldır. Aynen ABD başkanının yaptığı gibi…. (Bu yazının yazıldığı esnada henüz Erdoğan-Trump görüşmesi yapılmamıştır. Okurların değerlendirmeyi bu zamanlama ile yapmasında yarar vardır.)
Köşe yazılarını okuyorum. Meclisteki muhalefet eleştirilerini okuyorum. Örneğin İyi Parti Genel Başkanı Sayın Akşener’in: ‘O mektubu suratına fırlat!’ önerisi ne kadar hoş geliyorsa da hem diplomatik dil açısından, hem de hayatın olağan akışı açısından ütopik bir yaklaşımdan öteye gelmiyor bana… Erdoğan muhalifi solcu bir gazetecinin: ‘Trump’a özür dilettir, hava alanına seni karşılamaya geleceğim…’ şeklindeki yaklaşımı da bana pek mantıklı gelmiyor. Çünkü Trump son yıllarda dünyada sıkça görülen (Örneğin Kuzey Kore devlet başkanı, Türkmenistan devlet başkanı vs. gibi.) sağı solu belli olmayan yöneticilerden birisidir. Yüz yüze özür diler, kapıdan uğurlarken yine aptalca laflar eder. Sonuç olarak: Ülkemin gururu kırılmıştır. Bir türlü telafisi gerekmektedir. Umarım rahatlatıcı bir gelişme olur. Hep birlikte alkışlarız.