HER ŞEY BOZULDU DİYORUM YA!!
Her şey bozuldu diyorum ya!! Sosyal hayatta , bilgi ve beceride yani eskiden el işi göz nuru dediğimiz şeylerde artık otomatik makinalarla yapılıyor. Eskiden kütüphanelerden alınan bilgilerin çoğu artık cep telefonlarından alınıyor. Hiçbir şeyi anlamaya, öğrenmeye gerek yok her şey otomatiğe bağlanmış.
Bunlar arasında en çok dikkatimi çeken şeylerden biride HAC ile ilgili. Son yıllarda insanlar hac ve umreye gitmek için yırtınıyorlar. Sıraya girmişler, para önemli değil. Ben 1992 yılında 1600 dolar ödeyip 34 gün hacda kalıp dönmüştüm. Bu gün ise en ucuz hac 5000 dolar ve orada daha az kalıyorsun. Hac ve Umreye gitmek isteyenlere sorun ne kadar zekat verdiniz? veya topladığınız fındıktan ne kadar ÖŞÜR verdiniz? bakalım ne diyecekler..
Oraya gidip gelenlere bakıyorum yapacakları görevden ve onun inceliklerinden haccın farzlarından vaciplerinden veya sünnetlerinden gerektiği kadar bilgili olmadığını görüyoruz. Orada başlarında bir rehber ve onun dediklerini büyülenmiş gibi yapmaya çalışan bir gurup bunlar yaptıkları görevleri bilinçli olarak yapmadıkları için buraya yani memlekete döndüklerinde orada ne yaptınız? Değince okulda kopya çeken talebeler gibi apışıp kalıyorlar. Hac zor bir ibadet olduğu için oradaki kalabalıktan, hengâmeden ne yaptıklarını neden yaptıklarını hemen unutuyorlar.
Bu gün gidip görmek için büyük çaba sarf edilen KABE nin ne olduğunu sorsan bilmezler. Bununla ilgili bir fıkra vardır. Temelle Fadime Kâbe’yi tavaf ederken Fadime Temele Kâbe’yii işaret edip “bu nedur Temel” deyince Temel bilgiç bilgiç bu der olsa olsa su deposudur demiş. (Garibim Temel köyünde devletin yaptığı su deposunu bildiği için ona benzetmiştir)
Halbuki Kâbe Hazreti Adem zamanda yapıldığı kabul edilen, Hazreti İbrahim zamanında onarımı tekrar yapılan daha sonra Osman padişahı birinci Ahmet zamanında ve devamında yine Osmanlı padişahı 4 ncü Murat zamanında revakları (gölgelikleri) yapılan bir binadır. Günümüzde Allah’ın dünya üzerindeki beyti (evi) olarak kabul edilir.
Hacca giden insanlar ilk tavafları için Kâbe’yi giderken sıra olurlar. Hep bir ağızdan söyledikleri Lebbeyk Allahümme lebbeyk diyerek BABUSSELAM kapısından içeri giren guruba bu ne demek diye sorsan bilmezler. (Geldim Allah’ım geldim, beytine geldim demektir) Tavafa geçerler, tavaf ne demek desen (dönme demektir) bilmezler. Neden döneriz? bilmezler. Çünkü dönmenin manası tüm kainat dönmektedir yani dünyanın güneş etrafında dönmesi gibi, ayın dünya etrafında dönmesi gibi. Peki neden Kâbe’nin etrafından soldan sağa doğru döneriz? çünkü tüm kainat soldan sağa doğru dönerken, maddenin en küçük parçası olan Atom bile çekirdeğin etrafında soldan sağa doğru döner.
Birde Allah beytine gelenlerin sosyal yapısına zengin, fakir, siyah, beyaz olmasına bakmaz. Kullarının kalbine bakar. Kulunun kalbi sol tarafta olduğu için, yani Kâbe duvarına en yakın organı olduğu için soldan dönüş onun için yapılmaktadır.
Kabe’nin etrafındaki bir dönüşe ŞAFT derler. Yedi şaft bir tavaf demektir. Peki neden yedi? Çünkü insan yedi nefistir. Tavafta esas olan yedinci nefse ulaşmaktır. Peki tavaf nereden başlar, RÜKNÜ YAMANİ köşesinden Hacerülesvet tarafına doğru. Peki neden Rüknü Yamani den? Çünkü Peygamber efendimiz Rüknü Yamani ile Hacerüslesvet arasındaki duvarın önünde namaz kılardı. Peki neden orda kılardı? Kâbe’nin içindeki müşrikler, Kâbe’nin altınoluk tarafında oturdukları için Peygamber efendimiz müşrikler benim orda ibadet ettiğimi görmesinler diye. (Peygamber efendimiz namaz kılarken müşrikler onun başına deve bağırsakları atmışlardır.)
Bu misalleri çoğalta biliriz. Mesela Arafat, Vakfeye durma, Cebelirahme, Müzdelife, Mina, Şeytan taşlama vs vs.. bunları daha çoğaltabiliriz. Bunlar haccın farzı, vacibi, sünneti değildir. Ama bilinmesi güzeldir. İnsan hacdan gelince bir takım hikayeleri olmalıdır.
Demem oki: Geçen gün hacdan gelen bir abimle sohbet ediyorum adam zil gibi. Oraya otobüs gibi gitmiş, otobüs gibi gelmiş. Bildiği veya anlatabileceği bir şey yok. Hacca gitmenin ona hiçbir manevi hazzı olmamış. Bana göre masrafa yazık…