FATSA İÇİN YOLA ÇIKTILAR...
Bu şehirde, Fatsa’nın derdiyle dertlenenler var.
Fatsa için üzülen veya sevinenler var.
Bu şehirde, Fatsa’nın derdiyle dertleniyormuş gibi yapanlar var.
Bu şehirde, “Bana ne Fatsa’dan...” diyenler var.
Elinden hiç birşey gelmese de çırpınıp duranlar var.
Yapılan ya da yapılacak güzelliklere pranga vuran veya vurmaya çalışanlar var.
Bu şehirde dağınıklık var.
Güzellikleri ve sorunları görmeyenler bir tarafta...
Tamamen Fatsa sevgisiyle kendini paralayanlar diğer tarafta...
Nice insanlar ve oluşumlar biliyorum ki; yaptıkları onca güzel çalışmalar, hiç bir karşılık görmeden ziyan olup gitti.
O yüzden de bir çok “tedavi yöntemi” cevabını bulamadı.
Dar düşünce kalıpları, olayları ya da durumları doğru analiz edememe, tutuculuk, bağnazlık gibi negatif yaklaşımlar Fatsa’nın canına okudu.
“Burnumuzun dikine” gidersek, okumaya devam edecek...
Başka diyarlarda var mıdır; bilemem.
Ama bizde; en idealist, en saf niyetleri ve hevesleri, insanın kursağında bırakacak kadar yeterince potansiyel mevcuttur.
Bu cümleyi ben ifade ediyorum ama söyleyene değil, söyletene de bakmak gerekir.
Neyse... Nokta atışıyla konunun merkezine geliyorum.
Fatsa; birbirini anlayan, uygar ve sosyal bir kent olmak zorundadır.
Bunun anlamı o kadar açık ki...
Bir sorun ya da bir yara olduğunda bütün şehir o noktaya yoğunlaşmalıdır. Yoğunlaşabilmelidir...
Bu refleksi kazanmadıkça, bu konuda ilerleme sağlanmadıkça Fatsa’nın arzu edilen noktada olduğunu düşünmek mümkün değildir.
Artık havanda su dövmekten vazgeçelim.
Artık bu şehirde bir “feryat” yükseldiğinde o yöne doğru samimiyetle kulak kabartalım.
Yalandan iş olsun diye yaptığımız işlerden hiç bir fayda görmedik.
Bırakalım artık oynamayı...
Alın size en bariz örnek...
Kayyuma devredilen Fatsa Belediyespor, kapanma tehlikesiyle karşı karşıya...
Bunun acısını bütün Fatsa duymayacak ve gereğini yapmayacaksa, sadece belli bir kitlenin çırpınışı eziyetten başka birşey değildir.
Bir taraf feryatta, diğer taraf izlemede...
Bu böyle olmaz.
Bu dağınıklık gücümüzü eksiltiyor.
Bu dağınıklık, bizi bilnmeze sürüklüyor.
Fatsa’ya ahde vefa böyle mi olmalıydı?
Bizi biz yapan Fatsa’ya ilgisiz kalarak, ona en büyük kötülüğü ettiğimizi ne zaman anlayacağız?
İyi niyetli, idealist ve saf duygularla bir araya gelen bir avuç insan, Fatsa’ya Ahde Vefa Derneği’ni kurdular.
Kurulalı bir yıl bile olmadan kısa zamanda birçok işler yaptılar.
Siyaset üstü bir yaklaşımla Fatsa için yola çıktılar.
Ama açık söyleyeyim ki; endişeliyim.
Zira müzmin huyumuz depreşir de bu insanların o muhteşem heveslerini kırarsak, yapılmış ve yapılacak onca güzel çalışmalara yazık olacak.
O nedenledir ki; bu sefer böyle bir oluşumun yanında yer almaktan başka çaremiz yoktur.
Nuh Küçük ve arkadaşlarının kurucu yönetimiyle işe başlayan bu ekibi yalnız bırakmak, Fatsa’yı yalnız bırakmaktır.
Eğer Fatsa özelinde bir aidiyet duygumuz varsa, Fatsalı olmakla gurur duyuyorsak, “Fatsa’yla dertlenmek” diye bir kaygımız mevcutsa ve bunda da samimiysek yapacağımız iş bellidir.
Zaman, Fatsa’ya ahde vefa zamanıdır. Haydi Fatsa!
HOŞÇAKALIN