ALTIN MADENİ
Ordu’nun Fatsa ilçesinde 2015 yılından beri altın işletmeciliği yapan Altıntepe Madencilik Şirketi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na geçen günlerde kapasite artırımı için başvurarak Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) sürecini başlattı. Başvuru dosyasında “Kapasite artışı projesi ile ruhsat sınırları dahilinde tespit edilen yeni rezerv alanlarında açık ocak madencilik çalışmaları yürütülmesi, buna bağlı olarak mevcut yığın liç sahasının genişletilmesi ve açık ocak madenciliği ile çıkarılması planlanan sülfürlü cevherin zenginleştirilmesi için zenginleştirme tesisi kurulması planlanmaktadır” denildi.
Altıntepe Kapasite Artışı projesi ile mevcut çalışma alanı 196.45 ha’dan 394.70 ha alana büyütülmek isteniyor. Maden yöntemi ise delme, kontrollü patlatma, yükleme ve taşıma yöntemlerini içeren açık ocak madenciliği. Proje kapsamında mevcut açık ocaklara ilave olarak 8 ayrı açık ocakta üretim faaliyetleri planlanıyor. Sahada açık ocak işletme planına göre üretim faaliyetleri 14 yıl sürecek.
Söz konusu projenin halkın katılım toplantısı için, 30 Mayıs Perşembe günü, Add Fatsa Şubesi Yönetimi olarak saat 11.00’de Fatsa Yukarıbahçeler Mahallesi’nde’ki Köy Camii toplantı Salonuna gittik. Çünkü şirket yetkilileri ve Çevre Ve Şehircilik Bakanlığı İl Müdürlüğü halkı bilgilendirecek ve Maden Sahası arttırımının aslında herkese faydalı bir faaliyet olduğunu anlatacaktı.
Önce slayt eşliğinde maden sahasının ve işletmesinin ne kadar zararsız ve sevimli bir işletme olduğu, kimseye bir zararı olmadığı gibi, aksine iş sahası açtığı hususları anlatıldı. Sonrasında soru ve cevaplara geçildi. Sorular geldikçe ve itirazlar yükseldikçe, maden yetkilileri aslında hiçbir soruya bilimsel ve tam bir yanıt vermedi. Dinlemek istemediler, konuşanları çevreci olmakla suçlayan ve sizin laflarınız karın doyurmuyor, madem bize iş veriyor diyen köy halkının itirazları ortamın biraz gerilmesine yol açtı.
Orada öyle bir ortam yaratılıyordu ki, biz Fatsa’dan gelenler sanki Amerika’dan gelmişiz, sanki çok uzağız ve orada çalışan 40-50 bilemedin 100 kişinin 4- yıl 5 yıl bilemedin 10 yıl çalışması doğanın katlinden, insanların siyanürle ve radon gazıyla zehirlenmesinden, patlatma yapılırsa oluşacak heyelan ve toprak kaymalarından etkilenmeyeceğiz. Bizim çocuklarımız ve bizler bu topraklarda yaşamayacağız.
Sanki İnsanlar bölgede siyanür sebebiyle artık derelerden su içemeyeceklerini, tarım yapamayacaklarını ve doğadaki canlıların öleceğini bilmiyorlar.
Üstelik sadece o köyde yaşayanlar değil, Fatsa’da ve bu çevrede yaşayan herkes aynı tehlikelerle karşı karşıya. Siyanürle altın ayrıştırması yapılması ve siyanür kuyularının açılması, o kuyularda olacak en ufak bir sızıntıyla ya da, yağmurlarla tüm yakın çevreye yayılıyor. Bu da en basit açıklamayla, yaşadığımız çevrede doğal yaşamın büyük zarar gördüğü anlamına gelir. Hayvanların, bitkilerin, insanların yaşam kaynağı zehirleneceği için, artık temiz bir çevreden sözetmek pek mümkün olmayacak.
Altın madenciliğinde siyanür kullanımı diğer alanlarda kullanımında daha tehlikeli olabilmektedir. Altın üretimi yapılan işletmeye taşınan siyanürün dökülmesi ve devrilmesi sonucunda pek çok olumsuz olay yaşanır. Siyanürün işleme sırasında borulardan veya çeşitli sızıntılarla sulara karışmasıyla oluşan tehlikeli durumlarda bulunmaktadır. Altın madenlerinde kullanılan siyanürün nehir sularına karışmasıyla nehirdeki canlılar ölmekte, tarlalardaki sulama sularına karışmasıyla da meyve ve sebzelere siyanür karışmakta ve insan sağlığını tehdit etmektedir. Ayrıca altın madeni çıkarılma sırasında kullanılan siyanür havaya karışmaktadır.
Şimdi bütün bunlar bu kadar yakınımızda yaşanırken, bizlerin tüm hukuki yolları kullanarak bu gidişe bir dur dememiz gerektiğini düşünüyorum. Yaşam alanı kalmadıktan sonra, çocuklarımıza yaşayacağı bir çevre bırakamadıktan sonra, belki de gün gelip elimizde tek bir toprak parçası kalmadığında itiraz etmenin artık bir anlamı kalmayacak. Toprağın üstü altından değerlidir.