BENİM DEĞİL, FATSA’NIN İHTİYACI VAR!...
Ne yaparsanız yapın bir gün elbet karşınıza çıkıyor.
İyilik yaparsan iyilik, kötülük yaparsan kötülükle karşılaşırsınız.
Biz de elimizden geldiği kadar doğup büyüdüğümüz ve halende yaşadığımız ilçenin sorunlarını gündeme taşıyıp çözümü için hasbelkader yazıp çiziyoruz. Bu sütunu yazarken önce aklıma merhum babam Hikmet Altuntaş, haber yazarken de merhum sevgili büyüğüm Sıtkı Pazarbaşı gelir.
Bir gün onları masaları başında yazı yazarken görünce ;
Yazıyorsunuz, ben de yazıyorum ama, ne oluyor ki, sorun çözülüyor mu? diye sormuştum.
Her ikisi de birlikte sanki ağız birliği etmişçesine, “Bugün belki bir şey olmaz ama, tarihe ışık tutuyoruz” diye cevap vermişlerdi.
Kendime göre bu cevabın açılımını yaptığım zaman, “Yazılanlar belki bugün için bir şey ifade etmeyebilir ama, bir gün mutlaka yazılanların haklılığı ortaya çıkacak ve tarih yazacaktır.
Bugüne geldiğimizde de gördüğümüz ve bize iletilen eksiklikleri yazarak gündeme getiriyoruz. İlgililer duyarlılık gösterip sorunu çözebilirlerse ne ala. Burada Fatsa kazanır. Sorunun haklılığını gören ve beklentiyi çözen kişi de bundan memnun olur diye düşünüyorum.
Yazdıklarımız bugün için kabul görmeyebilir. Başlanılıp yapılması da belki zaman alır ama, bizim işimiz bu. Başka hiçbir işimiz yok. Fatsalıların gözü, kulağı beklentilerini 49 yıldır yazmaya çalıştığımız gibi bundan sonra da yazmaya çalışacağız. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.
Bu arada, yıllardır çevredeki işyeri sahiplerini hem görüntü hem de ekonomik yönden sıkıntı çektiren Cumhuriyet meydan yenileme çalışmaları hummalı bir şekilde sürüyor.
Doğruyu söylemek gerekirse, 60 araçlık bir otopark için bunca eziyet, bunca sıkıntı çekilmezdi diye düşünüyorum. İstimlak edilmesi gereken yerler istimlak edilir, alta hiç inilmeden, hiç bir kazı yapılmadan tamamen üst kısıma ağırlık verilerek Cumhuriyet meydanı güzelleştirilebilirdi.
Oldu artık. Yapacak bir şey yok. Ama en azından bundan sonra yapılacak işler için daha dikkatli davranıp ve daha mantıklı karar verilebilir diye düşünüyorum...
FATSA FENERİ
Sevgili dostum, arkadaşım Süleyman Bursalıoğlu, Oktay Sönmez’in kaleme aldığı FENERLER adlı kitabını göndermişti. Zaman zaman göz atıp hem okuyorum, hem de maziye dalıp gidiyorum...
İş Bankası Kültür Yayınları tarafından piyasaya sunulan 294 sahifelik kitapta Fatsa Feneri de uzun uzun yer almış. Kitabın yazarı Fatsalı olunca ister istemez bir ayrıcalık olacak elbette.
Bizden önce ve bizim çocukluğumuzda Fatsa Feneri bir simge idi. Herkesin merak ettiği ada’ya gider hem balık tutar, hem de fenerin yanıp sönmesi izlenirdi.
Fatsamızın fenerindeki değişimi, kitaptan öğrendim. Fenerimiz artık eskisi gibi tüple değil, yeni teknoloji ile yani güneş enerjisi ile yanıyormuş.
Yine eskiye dönüp baktığımızda o dönemin fener sorumlusu merhum Rauf Güvenkaya, fenerin sönmemesi ve gemilerin bir olumsuzluk ile karşılaşmaması için denizdeki azgın dalgalara rağmen, balıkçı motoru ile dolusunu götürüp boşunu getirdiği tüpleri değiştirip kıyıya geri dönerdi.
Fener kitabının önümde oluşu, bir ara gündeme gelen Ada’ya yaya yolu ve turistik tesis projesini aklıma getirdi. Hem ramazan psikolojisinden kurtulmak hem de kaybolan bazı değerleri hatırlayarak sizlerle paylaşmak istedim.