Burası Türkiye, Her şey Normal...
Seçimler bitti ama tartışması sürüyor. Sonucun bu olacağı üç aşağı beş yukarı belliydi ama sonrasında yaşanan tartışmaları pek kimse beklemiyordu doğrusu. Şimdi yapılmış seçim iptal olur mu diye bekliyoruz. Yenisi yapılsa çözüm mü diye soranı da görmedim, sadece tuttuğu partiye göre yapılan haksız hukuksuz yorumlar ve saçmalıklar silsilesi...
Aynı ili yani İstanbul'u daha sandıkların tamamı açılmadan hem de 3.800 oyla kazandım diyen de var, 23.000 farkla kazanıp yeniden sayılınca 14.595'le hala önde olan var, buna rağmen 14.000 oy farkla kimse kazandım demesin diyen de var. İşin ilginç yanı bunların üçünün de ayrı ayrı destekçisi ve tasdik edeni var. Yani sadece konuşan "saçmalıyor" diyemiyorsunuz. Neredeyse ülke olarak kafayı yemiş durumdayız...
Bu kadar kutuplaşmanın, kazanmayı ya da kaybetmeyi bu kadar hazımsız hale getirmenin kime ve özellikle de ülkeye ne faydası var tartışmak lazım. Birbirimizden nefret ediyoruz, sorunlarımızı bırakın konuşmayı aynı havayı teneffüs edemeyecek haldeyiz. Eğitimli ya da cahil, şehirli ya da köylü bu durum hiç değişmiyor. Cumhuriyet tarihinin belki de en ağır ekonomik koşulları içerisinde yaşayan vatandaş, işsizlik, hayat pahalılığı, enflasyon gibi 70'li-80'li ve 90'lı yılların klasik çileleri ile yaşıyor ama siyasi görüşünden de ödün vermiyor...
Dünya ile kötüleşen ilişkilerimiz, içeride yaşanan bölünme ve kutuplaşma, üretime dayanmayan ekonomik modeller ve umut vaad etmeyen ekonomik programlar çerçevesinde söylenen sözler artık sadece " hamaset" gibi duruyor. Güç zehirlenmesi de olarak nitelenebilecek bu durumun herkesin başına gelebilmesi mümkün demek ki. Bundan, dindarlık, siyasi görüş vs. gibi şeylerle kurtulmak mümkün değilmiş...
Son yerel seçim dahi bize yeni bir "kurtarıcı" aratıyor ve muhalif toplum Ekrem İmamoğlu'nu bu konuda öne atıyor. Kurtarıcı aramaktan vazgeçtiğimiz gün kurtulacağımızı bilen yok mu acaba merak ediyor insan. Bizim güzel ahlaka, iyi bir eğitime, üretim ekonomisine ve toplumsal saygıya ihtiyacımız var. Bunları uygulayıp iki süslü laf eden birisine değil, toplumsal olarak bunları yapmaya mecburiyetimiz var. Yıl 2019 olmuşken samanı Bulgaristan, İneği Bosna'dan, Angus' u Brezilya'dan almaktan rahatsız olmayanların,2020 ve sonrasında bize ne vaad edeceğini size ben söyleyeyim. "Millet Kıraathanesinde" otururken üretim ekonomisine nasıl geçileceğini izah edemeyenler, bu sefer de tavuk yemini ithal eder olur biter. Kalın sağlıcakla, kalabilirseniz tabi...