ADALET VE SARAYI
Bugün size karşılaştığım bir olayı anlatmak istiyorum. İstanbul’da son yıllarda hizmete girmiş iki tane adliye binamız vardır. Anadolu Yakası Kartal Bölgesinde bulunan ve tüm Anadolu Yakasındaki adliye binalarını (Adalar, Beykoz ve Şile hariç) bünyesinde bulunduran İstanbul Anadolu Adalet Sarayı ki alan olarak dünyanın en büyük adliye binası olarak nitelendirilmektedir. Diğeri de yine alan olarak Avrupa’nın en büyük adliye binası olarak nitelenen ve İstanbul Çağlayan’da bulunan İstanbul Adalet Sarayıdır. Her iki bina da İstanbul’da hem vatandaşın, hem de özellikle biz avukatların işini bir hayli kolaylaştırmıştır. Yapanlardan Allah razı olsun. Bugün artık bir Eyüp, bir Fatih, bir Sarıyer dolaşmak zorunda kalmıyor, bir gidişte tüm işlerimizi görebilme fırsatı yakalayabiliyoruz. Bütün işlerimizi göre biliyor muyuz? Hayır göremiyoruz. İşte konu da buradan kaynaklanıyor.
Şöyle ki:
Bu sabah 2016 yılında açtığımız bir icra dosyasından şubat ayı başında yaptığımız bir işlemin sonucunu görmek için dosyayı istiyorum. 2019 yılından önce açılan dosyalara dairede yer olmadığı için mahzenden getiriliyor. Bunun için de mahzenden getirilmesi istenen dosyanın numarasının görevli dosya memuruna yazdırılması gerekiyor. Numarayı da sabah saat 10.00’dan önce gelip yazdırmanız gerekiyor. Yani sabah 10.00’dan önce gelip numarayı yazdıracaksın öğleden sonra da işlemini yapacaksın. Saat 10.00’dan sonra ertesi günü çıkarılmak üzere dosya numarası alınmıyor. Bir dosyaya ulaşıp, işlem yapabilmek için tam bir gününüzü vermek zorundasınız. Bir de dosya o an yerinde yoksa (ki çoğu zaman yerinde de olmayabiliyor.) o zaman bir gün daha ayıracaksınız ve böylece adalete ulaşabileceksiniz. Bu durum üç aşağı-beş yukarı dava dosyaları için de geçerli bir durumdur. Birçok avukat iş çıkarabilmek için sürekli adliye binasında bulunan bir nöbetçi avukat bulundurmaktadır.
UYAP sisteminden gelen evraklar dosyalarına işlenmediğinden, yargıçlar ellerindeki dosyada evrak göremediklerinden gereksiz talikler vermektedir. İki aylık kursla yargıç yapılıp kürsüye oturtulan genç yargıçlar bırakın hukuk tecrübesini, hayat tecrübesinden yoksun oldukları için; örneğin, otomobile gayrımenkul muamelesi yaparak hayal kırıklığı yaratmaktadırlar.
Sonuç olarak geçenlerde bir meslektaşımın: ‘’Keşke eskisi gibi suları akmayan, soba ile ısınan, eski binalarda koştursaydık da adalet tecelli etseydi.’’ Temennisine katılmak zorunda kalıyoruz. Kısacası saray var ama adaleti her geçen gün mum ile arar duruma geldik. Umarım spot lambalarla aramak zorunda kalmayız!