SEÇİMLER YAKLAŞIRKEN
Seçim meydanları hareketlendi. Liderlerin ülke geneline yayılan seçim gezilerinde, meydanları dolduran halka, diğer partinin liderini kötüleme, kendini pürü pak gösterme halleri de, çoğaldıkça çoğaldı. Öyle ya, sayın Başbakan, ana Muhalefet liderini, söylediği kötü sözlerden dolayı istifaya çağırırken, kendi konuşmalarına karşı halkın ‘ görmez ve duymaz olduğunu düşünüyor.
Sayın liderler, siz birbinizle böyle sataşmalarla, laf atmalarla, lafları başka hassas taraflara çekip, olmayan anlamlar yüklemekle daha fazla oy alır mısınız bilmem. Çünkü bu ülkede seçmenin, neye neden oy verdiğini, artık anlıyor değilim. Çıkar için mi, demokrasi için mi, temsil için mi belli değil. Ya da kimin gerçekte ne için aday olduğunu da tam bilebilmiş değilim. Hizmet için mi, temsil için mi, ömür boyu güvence, daha fazla güç için mi?
Fakat bildiğim bir şey varsa, bu ülkede şiddet her yanı sarmış, insanlar yaşam şartları açısından çok zor durumda. Güvensizlik, kutuplaşma, yolsuzluklar almış başını gidiyor. Ahlaki değerler, toplumsal değerler, dayanışma duyguları yok olmuş. İnsanlar arasında neredeyse kast sistemi oluşmuş, şehirler korunaklı alanlarla insanları birbirinden ayırmış, bölgeler arası etnik farklıklar üzerinde büyük bir hesaplaşma var, yargıya olan güven zedelenmiş, yargılama yıllarca sürüp, yıllarca suçlu mu suçsuz mu olduğunu bilmeyen insanların tutuklu kaldığı, bir zamandayız. Liderlerin böyle birbirine laf söyleyerek, ya da aslında söylenmemiş lafları söylenmiş gibi, halkı galeyana getirmekle, bir şeyler kazanacaklarını sanmıyorum. Belki birkaç oy fazla alırlar almasına da, o alınan fazla oylarla, onca sorunun üstü örtülür mü bilmiyorum…
Düşünüyorum da acaba kaç kişi gerçekten istediği ve kendini iyi yöneteceğini düşündüğü partiye oy veriyor. Kimisi kızının, oğlunun, kocasının tuttuğu partiye; kimisi köy muhtarının belirlediği partiye, kimisi kendine iş verecek partiye, kimisi yakınının seçileceği partiye, kimisi pirinç, bulgur, kömür verene derken, liste böyle uzayıp gidiyor...
Demokratik bir ülkede, halkın sesinin duyulacağı, adil gelir dağılımının olduğu, insanlar arasında uçurumların olmadığı, sosyal devletin yiyecek ve yakacak yardımı dışında halkının mutluluğu ve refah seviyesini iyi bir düzeyde tutan devlet olduğunu bilerek ve bunları asgari düzeyde isteyerek yaşamak için, oy verenlerin sayısı ne kadardır kim bilir.
Duble yollar, hastane inşaatları, elektrik, su bağlanmasını insanlara lütuf gibi lanse eden, olması gereken bu yatırımların her sorunu çözeceğini düşünen, bir bölgeye yatırımı sadece bayındırlık hizmetleri olarak gören ve insanlara iş sahası sağlanması, insanca yaşam standartlarının oluşması için uğraşmayan bir zihniyete oy verenlerin oranı ne kadar olur acaba?
Gazetecilerin, yazarların düşüncelerinden dolayı yargılandığı, kitapların bomba etkisi yarattığı, her geçen gün yargıya siyasi müdahalenin arttığı, daha demokratik sistem diyerek blok oylarla istenilen kişilerin belirli mevkilere getirildiği, yandaş ve yandaş olmayan insan sayısının her mevkide ve her kurumda sayıca artış gösterdiği, muhalif olmanın darbe planlarıyla aynı kategoride yeraldığı bir topluma dönüştüğümüzün acaba kaç seçmen farkına varıyordur..
Yoksa hala, ileri demokrasinin etrafımızı sardığı, aydınlarımızın daha aydınlık yarınlar için çabaladığı, bu ülkenin düzenini bozan herkesin hakettiği yerlerde olduğu, ne kadar az konuşursak ve ne kadar çok el ovuşturursak o kadar iyi ve dürüst vatandaş olduğumuz, ne kadar sessiz kalır, ne kadar alkışlarsak, o kadar sevilen insanlar olduğumuz bir düzenin içinde yaşadığımızı düşünüp sevinenlerin ve sandıkta bu durumu tescilleyeceklerin ülkesinde miyiz?
Yoksa biz birbirine hiç güvenmeyenlerin ülkesi miyiz? Seçim sandığının başını bile, her partiden birkaç kişi beklediğine göre, sayılan oylara bile güvenmeyen, her yerde hile, hurda aramaya alışmış, herşeyin sahtesini yapabilen bir toplum değil miyiz? Gülenlerin gerçekten gülmediği, sövenlerin gerçekten sövmediği, selamın, kelamın ardından başka hesapların geldiği, yüze gülüp, ardından kuyu kazanların kazacak yerinin kalmadığı, tepkisizliğin duyarsızlık boyutunu aştığı bir devirde birbirimize güvenmemek de normal bir tepki halini almışken, oy verenlerin kaçta kaçı seçecekleri partilere gerçekten güvenerek oy veriyor dersiniz?