BİZİM HUKUKUMUZ NEREDE?
Geçtiğimiz Salı günü Dünyanın en kalabalık avukata sahip barosu olan İstanbul Barosunun Başkanı dostum Sevgili Mehmet Durakoğlu’nun bir gazetedeki röportajını gördüm. Elinde bulunan bazı istatistiklere dayanarak hukuka güvenin % 30 seviyelerine düştüğünü, iktidar partisi AKP nin bu yüzdenin üzerinde oy aldığını düşündüğümüzde, AKP’ye oy verenlerin de artık hukuka güvenmediklerini iddia ediyor.
AKP’nin iktidarda olduğu dönemde Ergenekon, Balyoz, Sarıkız ve FB davaları gibi davalardaki hukuksuzlukları hep birlikte gördük. Hiç kimse Ergenekon, Balyoz, Fenerbahçe davalarını FETÖ yaptı demesin. FETÖ’nün bu olanağa sahip olmasını İsmet İnönü sağlamadı. Türk asıllı Alman gazeteci için Sayın Merkel, Papaz için ABD Başkanı Trump konuşunca birisi soluğu Almanya’da diğer ABD de aldılar. Bu konuda da: ‘’Bu karar yargının kararıdır. Kimse müdahalede bulunmamıştır. Yargı bağımsız iradesini bu yolda kullanmış, yasaları uygulamıştır. vs.’’ demesin. Gizli tanıkların fırıldak gibi dönüşü ve başka bazı yan etkenler birlikte değerlendirildiğinde yargının ne denli bağımsız bir karar verdiği ortadadır.
Şimdi size bir hikaye anlatarak bağlayalım. Kabataş lisesinden sıra arkadaşım can dostum 1980 son yılları, 1990 başlarında ANAP’tan milletvekilidir. Siyasi görüşümüz farklı olmasına karşın İstanbul’a geldiğinde birlikte yemeğe çıkar sohbet ederiz. Dostluk nedeniyle zaman zaman partilerimizin aleyhine de olsa sır niteliğindeki konularda da aramızda kalmak kaydıyla sohbetlerimiz olur. ‘’Dostum olduğun için söylüyorum. Ortalıkta konuşursan inkar ederim. Kimse sana inanmaz. Milletvekili olduğum için bana inanırlar.’’ Diye şaka ile karışık sitemde bulunurdu. Şimdi duruşma sırası beklerken İstanbul’da adliye koridorlarında görüştüğümüz iktidarın yerel bazdaki yöneticisi konumunda olan meslektaşlarımız bu nezaketi de göstermeyip hukukun yok olduğunu açıkça itiraf etmektedirler. Esasen Onlar bu itirafta bulunmasalar da yaşanan gerçekler her şeyi ortaya koymaktadır. Bu gidiş çok tehlikeli bir gidiştir. 1977-1978 yıllarında HSYK’ lunda Adalet Bakanlığı müsteşarının ne işi var diye yürüyüş yapan İstanbul Barosu, bugün yüksek yargıya iktidar partisi genel başkanının üye atamasına tanık olmaktadır. Türk hukuku bu duruma getirilmiştir. Elbette güven bu yüzdelere inmiştir.