AFETLER
Aslında bambaşka şeyler yazacakken, doğa kendini öyle bir hatırlattı ki, ne dolar krizi kaldı, ne de rahip. Sel sularından kurtarılmaya çalışılan insanlar, yollarda, binalarda mahsur kalanlar hepsinin üzerinde önem kazandı. Tek bir can kaybının olmaması en büyük teselli oldu.
Elbette büyük hasar oluştu, evlerde yıkımlar oldu, fındık bahçelerinde ürünler sulara kapılıp gitti, ağaçlar yıkıldı, köprüler yıkıldı, ulaşım aksadı.
Fakat önemli olan can kaybının olmaması, fındık işçilerinin, çalışanların, evlerinde mahsur kalanların kurtarılması bizi sevindirdi.
Elbette doğal afettir yaşadığımız. Fakat insanın doğayla uyumunu kaybettiği an bazı şeyler daha ağır yaşanır. Betonlarla donattığımız şehirler, akıp gitmesini engellediğimiz dereler, hesler, santraller, altını üstüne getirdiğimiz maden aramak için kıydığımız topraklar, yokettiğimiz ağaçlar sonuçları çok daha ağır hale getiriyor.
Şehir içlerinde basılacak toprak kalmadı, nefes alacak ağaç kalmadı, ağaç diplerini bile betonlarla kapladık. Suyu çekecek toprak kalmadı. Suyun akıp gideceği alan kalmadı. Sanıyoruz ki, bu ağaçlar, bu topraklar sadece bizim. Oysa toprak, ağaç, taş tüm canlıların bilemedik.
Doğayla birlikte yaşamayı öğrenemedikçe, doğayı hoyratça yoketmeyi bırakmadıkça, zaman geçtikçe sonuçlar çok daha ağır olacak. Aklımızı başımıza almanın tam zamanıdır.
Bu vesileyle, selden zarar gören herkese geçmiş olsun der, yaraların biran önce sarılmasını dilerim.