DEMOKRASİNİN SEÇİMİ
Beklenmedik bir anda hayatımıza giren, 24 Haziran 2018 seçimleri aslında kimi seçtiğimiz değil, neyi seçtiğimize bakacağımız bir seçimdir. Bu seçimin özü, çoğulcu ve demokratik bir parlamenter sistemle mi devam edeceğiz yoksa bir kişinin tüm kararları vereceği, Başkanlık sistemi ile mi devam edeceğimizdir.
Yapılacak seçim, ne bir parti seçimi, ne de bir kişinin seçimidir. Bu oylama geleceğimizin, çocuklarımızın nasıl bir ülkede yaşayacağının ve demokrasiye, Cumhuriyet’e sahip çıkmanın seçimidir. Egemenliğin tek bir elde toplandığı bir sistem mi; halkın egemenliğinde bir yönetim mi olacağının seçimidir.
Hakim ve savcıların atanmasını ve özlük işlerini düzenleyen Hakimler ve Savcılar Kurulunu ve Anayasa Mahkemesi üyelerinin tamamına yakınını, cumhurbaşkanının atadığı bir sistemi mi, yoksa bağımsız ve tarafsız bir yargı düzeninde mi yaşamak istediğimizin seçimidir.
Demokrasiyi, milli egemenliği, laikliği ve insan haklarını yaşatmanın seçimidir.
Seçtiğimiz milletvekillerinin hükümet olmasının, Mecliste seçilen birinin ülke yönetiminde söz hakkı olmasının, milli egemenliğin seçimidir.
Yasama, yürütme ve yargının tek elde mi, yoksa kuvvetler ayrılığı düzeninde mi gideceğinin seçimidir.
Bir kişinin herkesi seçtiği, tüm yönetim kadrolarını belirlediği bir sistem mi, yoksa demokratik bir sistem mi? Kaderi 23 Nisan 1920’de kurulan bu Meclis’i elindeki yetkileri neredeyse tamamen bir kişinin aklı ve bilgisine emanet edip etmemenin seçimidir.
80 Milyonluk bir ülkenin kaderini bir kişinin eline teslim etmeli mi, yoksa daha çoğulcu bir demokrasi, daha demokratik bir Anayasa’ya doğru bir değişim mi olacağının seçimidir.
KHK’lar ile olağanüstü hal ile yönetime devam etmenin ya da demokratik kanunlar çerçevesinde yönetilmenin seçimidir.
BU SEÇİM GELECEĞİMİZDİR, ÇOCUKLARIMIZIN ÇAĞDAŞ, DEMOKRATİK, ÖZGÜR BİR GELECEĞE ATACAĞI ADIMIN İSMİDİR.