KENETLENMEYİ BİLMEK...
Büyük milletler karanlık dönemleri atlatmayı bilir.
Biz de atlatacağız...
Acıdan, ıstıraptan kahrolsak bile…
Henüz hangi acılara yolculuk edeceğimiz meçhul olsa bile…
Ekonomik, sosyal, psikolojik en ağır bedelleri ödesek bile…
Neden mi?
Köleliğe alışmamış milletlerin başka çaresi yoktur da ondan…
Bayrağına, ezanına, toprağına âşık bir milletin Allah’tan başka korkacak bir şeyi yoktur da ondan…
Çanakkale ruhu, halen bu milletin genlerinde yerini koruyor da ondan…
Hani şair diyordu ya; “Kesilir belki… Ama çekmeye gelmez başım…”
Şöyle bakın tarihe…
Ölümden zerre korkmayanların olmuştur bütün zaferler…
Yüce Türk Milleti’nin tarihinde elbette çok ciddi hatalar vardır.
Ancak öyle bir noktadayız ki; hangi etnik kökenden geldiğimizin…
Ülkenin hangi coğrafyasında yaşadığımızın…
Hangi siyasi görüşte olduğumuzun…
Hangi mezhebe ait olduğumuzun…
Ve hatta hangi dinden olduğumuzun, küçücük de olsa bir önemi kalmamıştır.
Zira yukarıda saymaya çalıştığım her özellikte insanımız vardır.
Bu güne kadar düşman; “Şu filancı partiden, bu filan şehirden, o şu dinden… Aman onu öldürmeyelim” demedi.
Ayrıca yedi düvel; üzerimize, doğrudan değil maşalarıyla gelmektedir.
Bunu ilk kez yapmıyorlar.
Çünkü bu milletle erkekçe ve mertçe bir savaşa girmekten hep çekindiler.
Tarih dersinde hocamın şu cümlesini hiç unutamıyorum:
“İngiliz’in canı tatlıdır. O yüzden Çanakkale’de Anzakları üzerimize sürdüler”
Yani “gavur” bunu ilk kez yapmıyor.
Şimdi de paraya ve silaha boğdukları “köpekleriyle” saldırıyorlar.
Peki, gelelim olayın bir başka yönüne…
Adım adım bu duruma nasıl geldik?
İlgili kurumlar, bu sinsi çalışmalardan haberdar mıydı?
Bu oyunlar fark edildiyse, tam zamanında buna neden ses çıkarılmadı?
Kuzey Suriye’de bir beka mücadelesi verilirken bazı siyasi çevrelerin “krizi fırsata çevirme” girişimleri doğru mudur?
Sözkonusu iddialar doğruysa bundan kim ya da kimler kazançlı çıkabilir?
Çok açık söylüyorum.
Bu ülkenin vatandaşıysak eğer:
Bir yangın esnasında sen-ben kavgasına zaman ayıramayız.
Bütün siyasi kurumlar birbiriyle kenetlenmek zorundadır. Biri diğerini sevmese bile...
Arazide amansız mücadele veren güvenlik güçlerimizin arkasında yumruk gibi durmalıyız.
Farklılılarımız dostlukta ve birlikte zemin bulmalı... Husumette değil...
Ve bu mücadelenin tek bir cephesi yok.
Psikolojik durum, sosyolojik tutum, diplomatik duruş, haberleşme trafiği, basın, sosyal medya...vs.
Aklımıza gelebilecek her alanda cephe açılmıştır.
Cephelerin hepsinde de başarılı olmak zorundayız.
Ve “küresel sırtlanlar”, bu güne kadar kenetlenmeyi bilen milletlerin kapısından hep eli boş dönmüştür.
Öyleyse yapılacaklar bellidir.
HOŞÇAKALIN