ŞAŞIRMAYA VE KUTLAMAYA HAZIRIM
Bu milletin bir ferdi olmaktan her zaman onur ve gurur duymuşumdur.
O nedenledir ki;
Değer yargılarımızı...
Karakteristik olgularımızı...
Dayanışma ruhumuzu...
Ya da; hasletlerimizi değersizleştirmeye çalışan belli çevrelerin düşmanca tutumlarına karşı her zaman tepkili olmuşumdur.
Nice savaşlar gördük...
Yendik, yenildik...
Bu coğrafyada kök saldığımıza göre muhtemeldir ki; gelecekte daha nice savaşlar göreceğiz.
Arzu etmesek bile...
Zaten savaş arzu edilmez.
Bu bir mecburiyettir.
Beka sorunundan kaynaklanan bir varlık mücadelesidir.
Özellikle de şu dönemde...
Yeri gelmişken;
Yüce Yaradanım; sınır ötesinde mücadele veren Mehmetçiğimize ve Türk Milleti’ne güç kuvvet versin.
Tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.
Peki; savaşlar neden çıkar?
Belli başlılarını saymaya çalışayım:
Ülke çıkarlarının çakışmasından...
Emperyalist zihniyetlerin yağmacı anlayışından...
Yöneticilerin; idari, politik ya da diplomatik basiretsizliğinden...
Toplumda oluşan fay hatlarının ya da ayrışmaların, dünyadaki sırtlanların iştahını kabartmasından...
Bir başka ifadeyle, birlik ve beraberliğin bozulmasından...
Saldırı altındaki bir vatanın savunulması mecburiyetinden...
En önemlisini sona sakladım.
Yukarıdaki maddeler her ne kadar savaşların sebebi gibi görünse de aslında sonucudur.
Sebebi ya da esas gerekçeyi bulmadan sonucun sağlıklı olmasını bekleyemeyiz.
Öncelikle bizi gözüne kestiren akbabaların amacına hizmet eder gibi farklılıklarımızı kaşıyıp durduk.
Zaten istenen buydu...
Oysa ortak değerler üzerinde yoğunlaşarak yumruk misali olmalıydık.
Şöyle bir yanlışa düşmemeliydik:
İktidarsak, muhalefetin her söylemini ya da eylemini elimizin tersiyle geri çevirdik.
Yapılan bazı eleştirilerin haklı olduğunu demokratik bir erdem ve olgunlukla görebilmeliydik.
Bir muhalif tarafın her söylediğinin yanlış olabileceğine hiç bir zaman inanmadım.
Muhalefetsek, iktidarın hiç bir icraatına olumlu yaklaşımda bulunmadık.
Yapılanların tamamının yanlış ve hatalı bulunmasının, ne yazık ki; benim mantığımda karşılığı olmadı. Hiç bir zaman...
Dolayısıyla aynı demokratik erdem ve olgunlukla iktidarın doğru icraatında hakkını vermeliydik.
Sözkonusu olgunluğu sergileyebilmek, her iki taraf için de özgüven belirtisi olabilirdi.
Özellikle siyasette, ezberimizin bozulmasına o kadar çok ihtiyacımız var ki...
Bunu ilk olarak kim yapacaksa şaşırmaya ve kutlamaya hazırım.
“Görüş ayrılıkları” ve “gerilim” üzerinden yürütülen siyaset, bu ülkenin gücünü ve enerjisini tüketiyor.
Bunu görelim artık.
Aksi halde üzerimizde emelleri olanlara dolaylı da olsa hizmet ettiğimizi anlayalım artık...
Harekata adını verdiğimiz “zeytin dalını”, içerde de birbirimize uzatalım artık...
Kendimizi de, halkımızı da yormayalım artık.
HOŞÇAKALIN