DÖNÜP DÖNÜP DUVARA ÇARPMAK...
Bir insan olarak hemen her fırsatta mutluluk ararsın.
Ararsın da; tüm çabalarına rağmen bulamazsın.
Çözümü, yanlış sorularla ararsın çünkü...
“Niye ben mutlu olamıyorum?”
Ya da...
“Niye beni kimse anlamıyor?”
Görüldüğü gibi bu iki soru birinci dereceden akraba gibi...
Akraba olmaları kısır döngüyü engellemez.
Yanlış olduğu gerçeğini engelleyemediği gibi...
Çaresi yok...
“Bu kafayla” dönüp dönüp aynı duvara çarpacaksın.
Bu çarpma esnasında şansın yüzde elli...
Olur ki; aklın başına gelir.
Zaten olmadıysa, azim ve ısrarla kafanı parçalara ayırmaya devam edeceksin...
Oysa; şöyle sorabilseydin keşke...
“Mutlu olmak için neyi, nasıl yapıyorum?”
Akraba soru da şu olabilir pekala...
“Ben, başkalarını ne kadar anlıyorum?”
Bu adresten gidebilsen, belki de önüne yeni ve değişik ufuklar çıkacak...
Vermeden almaya çalışıyorsun.
Anla artık... Bu böyle olmaz.
Niye mutlu olamadığını sormak; kendini sorgulamaktan ve hatalarınla yüzleşmekten kaçıştır.
İlave olarak; “ego-enaniyet” bataklığında çırpınmaktır.
Eminim; “Ben, başkalarının mutluluğu için ne yapıyorum?” sorusunu hiç sormadın.
Çünkü o esnada hep kendini düşünüyordun.
Şurası o kadar açık ki; bu güne kadar seni “ kendin” perdeledin...
Bu durumdayken, etrafta her ne arıyorsan hiç bir zaman bulamayacaksın.
Gelelim ikinci skandala...
İstedin ki; insanlar seni anlasın.
Bu istek ve beklentiyle yıllarını harcadın...
Oysa tıpkı senin gibi anlaşılmayı bekleyen yığınla insan var.
Zira anlaşılmayı beklemek işin en kolayı...
En kolayı olduğu gibi, en çetrefillisi de bu...
Belki de kolay olduğu için çözümsüz...
Zor olanı denemeye ne dersin?
İşe önce başkalarını anlamaya çalışarak başlamak...
Kendini başkalarının yerine koymak...
Onlar gibi olmadan, onlar gibi düşünebilmek...
Yani empati...
Eğer amacın iyi niyetle, samimi bir çıkış aramaksa başlayacağın nokta burası...
Bak bakalım, o zaman neler oluyor?!
Yok eğer; “Ben bunu başaramam, bu çok zor” diyeceksen...
Köşene çekil ve dipsiz kuyularda “umut” ve “çıkış” aramaya devam et...
Nasıl olsa eczaneler, depresyon ilaçlarıyla dolu...
Yine de kulağına küpe olsun:
Ekmeden biçemezsin...
Zoru ihmal edip kolayı seçerek, yanlış sorularına doğru cevaplar bulamazsın.
Veee...
Empatik olmak varken, antipatik olarak öylece kalakalırsın.
HOŞÇAKALIN