İhanet ve İttifak...
Seçimlere iki yıl var ama siyaset oldukça hareketli ve hararetli. Sanki ay sonunda seçim var gibi gergin liderler ve söylemleri. Ekonomide açıklanan büyüme rakamlarını sadece sayılarda duyuyor vatandaş. Piyasada hiç kimse fark etmiş değil bu rakamları. Daha doğrusu açıklanmasa idi, vatandaşa sorulsa bırakın büyümeyi küçüldük bile derdi diye düşünüyorum...
Dünya ile devam eden gergin ilişkilerimiz bir nebze olsun yumuşamış gibi görünüyor ama, bunun ekonomik karşılığının hemen alınması mümkün değil. Kötüleşme bir anda olurken, maalesef iyileşmenin zaman aldığını herşeyde test edebiliyoruz. Üretime ve istihdama dayanmayan ekonomimizin sadece inşaat yol ve köprü ile büyüme gösteriyor olması uzun vadede ülkeye ne gibi faydalar getirecek kocaman bir muamma...
Ortadoğuda tansiyonu düşen çatışmaların, ülkemizi teyakkuzda tutmaktan vazgeçirmeyecek düzeye gelmemesi sebebiyle bir elimiz de hala güney sınırında tetikte bekliyor. Avrupanın en çok büyüyen ülkesi olurken, tankların ve topların namlusunun komşuya döndüğü bir başka ülke de bulamazsınız. Bunu eleştirmek için değil bir tespitte bulunmak amacıyla ve ateşten gömlek giymemiz gereken bir bölgede olduğumuzu belli etmek adına söylüyorum...
Siyasetle devam ederken yazımıza, son günlerin meşhur polemiklerine de değinmeden geçemeyiz. Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün durup durup ilginç zamanlarda açıklama yapmasını çok "gerçekçi ve haklı " bulanlara, şike davası sırasında yapılan yasa değişikliğini de Fetö’nün kayığına binen Gül'ün yasayı veto ettiğini ve günlerce gündemde kaldığını hatırlatmak isteriz. Kendisinin çıkışlarının temelinde, kendisini ön plana çıkarmak ve Erdoğan'a karşı olduğunu belli etmek amaçlı olduğunu çok net görebiliyoruz. "Kara Batak " misali bir anda ortaya çıkıp sonrasında hiçbir polemiğe girmemesini de siyasi nezaket veya üslup ile değil, korkaklık ve tuhaflık ile açıklamak daha doğru olur diye düşünüyorum...
Abdullah Gül'ün tavrı bu iken ve kendi davasına ihanet ettiğini partililer söylerken, MHP Genel Başkanı Sn. Bahçelinin çıkışının da toplumda tartışılması gerektiğini söylemek gerekir. Aşırı sağ ile aşırı solun ve hatta yanlarına radikal İslamcı bir partinin gelmesini v ittifak yapacak olmalarının yadırganmadığı toplumda, AKP ile MHP’nin ittifakının yadırganmasını da anlayabilmiş değiliz .İlla her partinin Cumhurbaşkanı adayı çıkarma zorunluluğu mu vardır anlayamıyoruz. Haddini bilenlerin ve doğruyu ve kazanacak olanı destekliyor olmanın nesi yanlış anlamak mümkün değil. Bu köprü saha çok su kaldırır ve kanaatlere varmadan önce zaman vermek ve izlemek gerekir. Önemli olan kimin kazandığı değil, memleketin kazanıp kazanmadığıdır. Ülke için hayırlı olsun...