NEFRETTE NE BULDUK BİZ?
Anlamıyorum...
Niye böyle olduk biz?
Öfkemizi, nefretimizi alenen belli ederken…
Takdirlerimizi, övgülerimizi…
Ve hatta sevgimizi neden esirgiyoruz?
Biz ne zaman bu hale geldik?
Yoksa hep böyle miydik?
Kinimizi kusmanın sözde kahramanlığını…
Sevgimizi esirgemenin korkaklığıyla neden daha da berbat hale getiriyoruz?
Neden sevginin o muhteşem enerjisinden yararlanmıyoruz?
Nefrette, öfkede, kinde, garezde ne bulduk biz?
Babalar daha düne kadar çocuklarına bağırıp çağırırken, neden uykularında onları gizli gizli sevdiler?
Aşık olduğumuzda bile sevdiğimizi neden söyleyemedik?
Söz konusu sevgi olduğunda bizi korkutan neydi?
Sevginin azametini neden taşıyamadık?
Kin ve öfke dolu ifadeler ilgi çekerken, sevgi sözcüklerine neden dönüp bakmıyoruz?
Sevginin “sessiz ve ürkek çığlığı” neden fark edilmiyor?
Gözümüz karardığında aslan kesilen bizler; sıra takdire, övgüye ve sevgiye gelince neden kedi misali köşe bucak kaçıyoruz?
Gurur bataklığında daha ne kadar debele
nip duracağız?
Şu dünyaya azıcık sevgi hakim olsaydı, insanlık ne kaybederdi?
Sevgiyle gelecek “cenneti” neden ısrarla geri teptik biz?
Sevginin nimetine de, külfetine de talip olmayı neden beceremedik?
Avuç içi kadar cihazların içine sıkışıp kaldık.
İnsan suretinden ziyade o teneke parçalarının yüzüne bakmaktan çevremizdeki insanların göz rengini, burun şeklini ya da yüz ifadelerini unuttuk.
Ayrıca insanımız, hiçbir lafın altında kalmamakla hep gurur duymuştur.
Lafın altında kalmamak da ne?
Sevgisizliğin altında kalmaya ne demeli peki?
Sanki orada çok mu mutluyuz?
Şimdi istediğin kadar gurur ve kibrinle yolları arşınlayabilirsin.
Hatta lafın altında kalmadığın için birilerinden ödül bile bekleyebilirsin.
Bazıları etrafına ha bre duvarlar örüp duruyor.
Acınacak hallerine, anlamsız mimariler yapmakla meşguller.
Anlamak çok zor…
Mutsuz olmak için bunca çaba, bunca eziyet niye?
Korkarım; garip bir yolda, hızla ilerliyoruz.
Bir yandan inşaat ustası misali etrafımıza özenle duvar örerken…
Diğer yandan; “Ben neden mutlu olamıyorum?” diye dövünüp duruyoruz.
Böylelerine hep sormak istemişimdir:
Yalnızlığı tercih ettiysen, kapıları kapattıysan ne hakla mutlu olmayı bekliyorsun?
Hem bütün yolları kapatıp, hem de sevgi dolu bir mutluluğa yelken açabileceğini sana kim söyledi?
Onu bunu bilmem…
Sevgiye giden yollarımız bir an önce tadilattan geçmeli ve derhal onarılmalı…
HOŞÇAKALIN