AKRABA GÜNÜ
Bu hafta Gürcistan’a gittim, gidiş nedenim Becioğlular’ın akraba günü toplantısı içindi. Becioğlu Sülalesi’nin 12.Yüzyılda çıkış yeri olan KEDA yerleşkesinin Zendidi köyü idi, orada toplandık. O günün hatırasına köyün görünür bir yerine 10 metre yüksekliğinde devasa bir haç diktik. Birbirimizle tanıştık daha sonra yaklaşık 250 kişi yemek yedik. Yemek sonunda ailenin başkanlık ve başkan yardımcılığı seçimi yapıldı, ben Dışişleri Bakanı seçildim.
Bir şey dikkatimi çekti. Biz komünizm deyince aklımıza ATEİZM gelirdi, çok yanlışmış. Adamlar kendilerince çok dindar. Osmanlı fethettiği ülkelere İslam dinini soktu ta Avrupa içlerine kadar. Bosna Hersek- Makedonya yaklaşık 1000 km; ama Gürcistan’a 350 yılda 50 km. Ancak İslam’ı sokabildi. Kobuleti’ye kadar. Müslüman olanlar da dinlerini komünizm baskısına rağmen muhafaza ettiler. Batum’da, Kobuleti’de ve birçok köyde camiler hala işler durumda.
KOMÜNİZM ÖZLEMİ
Gürcistan eskiden monarşi ile yönetiliyordu, yeni krallık da (Rusya’da aynı). Daha sonra Bolşevik ihtilali oldu ve komünizm ülkeye hâkim oldu. Beğenirsiniz beğenmezsiniz; ama komünizm de bir idare şekliymiş onu iyi ya da kötü hale idareciler getirirmiş.
Köyde bana anlatılanları aktarmak istiyorum. O yıllarda tüm tarım arazileri devletleştirilmiş. Köylerde her haneye 2500 m² (iki buçuk dönüm) evinin etrafında arazi verilmiş. Köyde günlük yaşam; sabah kalkılır erkekler ve kadınlar ayrı ayrı devlete ait arazilerde çalışmaya giderlermiş. Bu işin karşılığında kadın- erkek aylık maaşlarını alırlarmış. Ek olarak kendilerine verilen topraktan da mandalina, çay, pirinç, armut, üzüm yetiştirip devlete ait kooperatiflere satarlar, ayrıca hayvan besleyenlere de yetiştirdikleri hayvanları yine aynı şekilde değerlendirirler. Yalnız çalışma günleri sırasında bir yerden bir yere gidemezler. Tatil gününde ise ancak izinle bir yerden bir yere gidebilirler. Bu önemli bir özgürlük kısıtlaması...
Buna karşılık köyde sinema, tiyatro, dans salonu, çocuk kreşleri, sağlık hizmetleri ücretsizdir. Kimsede yarın korkusu yok. Buna karşı parti üyelerinin yöneticilerin rüşvet yemeyeni de yok. (Şu anda durum burada farklı mı?)
O YILLARDA PARA SIKINTISI YOK
O yıllarda eve para giriyor; ama çıkmıyor. Herkes kendi yiyeceğini kendi üretiyor. Butik yok, kendi elbisesini kendi dikiyor. Arsa, ev alamıyoruz, onlar devletin. Otomobil almak için yıllarca beklemek lazım, o da az satılıyor ve onun için köylerde 300 m² iki katlı devasa evler yapmışlar.
Eğer çalışmak için şehre gitmek istersen ilgili makama müracaat ediyorsun. Beş yıl bekledikten sonra sıraya giriyorsun sıran gelince devlet kişi başına 12 m² olmak üzere(yani beş kişilik aileye 60 m²) bedava konut tahsis ediyor, burada da devlete ait bir işte çalışıyorsun. Bunlar uzun uzun örneklerle anlatılabilir; ama kısa kesiyorum. Her şeyin sonu olduğu gibi rejimlerinde sonu vardır.
YIL 1980 VE GÜRCİSTAN’A LİBERALİZM GELİR
Liberalizm ülkeye büyük bir coşku ve serbestlik getirir. İnsanların gözü açılır, dış dünyayla tanışırlar. Bu bir illüzyondur, insanlar özgürdür; ama işsizdir. Ülke bu özgürlüğe hazır değildir, gençlerin çoğu işsizdir.
Komşu ülkelerde çok ilkel saatlerde çalışıp geçinmeye çalışıyorlar. Yaşlılar ise 170 dolara emekli maaşı ile geçinmeye çalışıyorlar. Şimdi caddelerde eski Rus otomobillerinin yerini Avrupa’nın marka otomobilleri almış ama hepsi banka kredileri ile alınmış. Halk bankalara borç içinde. Sanayi yok, fabrika yok, iş imkânı yok. Şimdilerde halk bol bol içerek, gelecek güzel günleri hayal ediyor.