GÖRMEMİŞİN BİR OĞLU OLMUŞ…
Tunceli’ye gitmişken Ovacık’a uğramadan olmazdı. Çünkü hem Munzur’um gözeleri buradaydı hem de Ovacık’ı “Komünist” bir belediye başkanı yönetiyordu. 30 Mart 2014 Yerel seçimlerinin ardından kendisiyle yapılan bir söyleşide “Bizim halkımız zaten komünisttir” demişti de ben bu sözü alarak komünizmin bütün tarih boyunca insan topluluklarının vazgeçemediği bir uygulama olduğunu, bunun halen okul, kışla ve camide uygulandığını yazmıştım.
1958 doğumlu, Anadolu Üniversitesi mezunu, hayvan sağlığı uzmanı Fatih Mehmet Maçoğlu, gerçi Komünist Partili değil. Ovacıkta DHP, TKP ve ÖDP, Halk Dayanışması adlı bir seçim bloğu kurmuşlar ve TKP adıyla seçime girmişler. Seçmenlerin de yüzde 36’sının oyunu almışlar. Karşılarında ise HDP, CHP. AKP ayrı ayrı seçime girmiş.
23 Temmuz 2017 Pazar günü Tunceli kent merkezinden Ovacık’a öğleye doğru ulaştığımda kendisinden alınmış bir randevum yoktu. Hatta telefonunu bile almamıştım. Belediye binasının kapısına dayandığımızda kapının kapalı olduğunu gördük. Hemen karşısındaki kahvehanenin önünde oturanlara başkanı nasıl ulaşabileceğimizi sorduk. Birisi telefonunu verdi. Maçoğlu, Ovacık’a yeni döndüğünü, yorgun olduğu için evinde dinlendiğini, iki saat sonra aramamızı söyledi. Munzur gözelerini gezip döndüğümüzde Belediye binasını açık bulduk.
BELEDİYE Mİ KÜTÜPHANE Mİ?
Belediye binasının giriş kapısından girdiğinizde bir kütüphane ile karşılaşıyorsunuz. Sağ ve sol duvarlara raflar yapılmış ve buralara yüzlerce kitap dizilmiş. Açılmamış birkaç koli de bir köşede duruyor. Bu kitaplığın ne anlama geldiğini ve ne işe yaradığını biraz sonra başkandan öğrenecektik. Kültürevinde ve okullarda Belediye’nin sağladığı 10.000 kitap varmış.
Uzun boylu, kara yağız Başkan biraz sonra geldi ve başkanlık odasına bizi buyur etti. Makam koltuğuna değil, bir sehpanın yanındaki sandalyeye oturdu. Ben de karşısındaki sandalyede yerimi aldım. Davranışlarından özgüveninin yüksek olduğu anlaşılıyor. Kim olduğumu, kendisiyle görüşme isteğimin nedenini anlattıktan sonra sorularıma geçtim.
Bütün Türkiye devrimcilerinin gözü sizin üzerinizde. Bu durum üzerinizde ne gibi bir ağırlığa neden oluyor?
Büyük bir yükümlülük altında olduğumu biliyorum. Her tarafa koşmak zorundayım. Tabii sonuç alınca bu durum mutluluk veriyor.
-Ovacık’ta neler yapabildiniz?
-Öncelikle devlete ait arazileri üretime açtık.
-Devlet bunu nasıl karşıladı?
-Soruşturma açtılar ama bir şey çıkmadı.
-Ovacık’ta hangi eğitim kurumları var?
-Bir ilkokul, bir ortaokul, bir lise, bir de Anadolu Lisesi var.
-Öğrenci sayıları ne kadar?
-İlk ve ortaokulda 250, lisede 110 kadar öğrenci var. Buradan birçok öğrenci sınav kazanıp fen lisesine gitti.
-Eğitimle ilgili çalışmalarınız oldu mu?
-Çocuklara, eğitime dayalı çalışmalar yaptık. Ana sınıfı açtık. Konferans salonu yaptık. Okulları araç gereç bakımından zenginleştirdik. Her okulda birer kitaplık açtık.
-Belediye binasının girişinde kitaplık var. Böyle bir uygulamayı ilk kez görüyorum. Burası nasıl işliyor?
-Belediyeye giren insanların bir zabıta veya polis yerine kitaplarla karşılaşmasını amaçladık. Türkiye’nin her yerinden kitap bağışları geliyor. Buraya bir okuyucu defteri koyduk. İsteyen aldığı kitabı not ediyor. Okuduğunda getirip geri koyuyor.
-Geri getirmeyenler de olur, kütüphane dağılmaz mı?
-Geri getirmeyenler de oluyor. Bunu sorun yapmıyoruz. Varsın kitap sahibi olsun. Eksilen kitapların yerine bağış gelen başka kitaplardan koyuyoruz. Gördüğünüz kolilerdeki kitaplar eksilenlerin yerine konacak. Yalnız bu değil, birinci katta da bir kitaplığımız var.
-Başka neler yaptınız?
-Hayvancılığı geliştirdik. Görevden alınan Eğitim-Sen’li öğretmenlere inek ve arıcılık desteği verdik. Şehir içi ulaşımı ücretsiz yaptık. İki otobüsümüz var. Suyu ucuzlattık.
-Ovacık’ın kaç köyü var?
-51 köyümüz var. Toplam köy nüfusu 3.800. Köy nüfusunun büyük bir kısmı dışarıda.
-Sizi büyük kentlerden davet edip Komünist Belediyeciliği anlatmanızı isteyen oldu mu?
-Büyük kentlerde ve yurt dışında çok sayıda konferans verdim.
-Kaymakamlıkla aranız nasıl?
Hükümetle birbirimize pek işimiz düşmüyor. Herkes görevini usulünce yapıyor. Açık bir baskı görmüyoruz. Yalnız bu yılki festivale izin verilmedi. Daha doğrusu biz binlerce kişinin katılacağı bir haftalık bir kültür festivali planladık. Hükümet ise yalnız bir gün o da kapalı bir mekânda yapabileceğimizi söyledi. O kadar insanı hangi kapalı alana sığdıralım? Biz de iptal etmek zorunda kaldık.
VİCDANIN TOPRAKLA BULUŞMASI
-Sizin halkçı belediyeciliğiniz başka belediyeleri de özendirir diye korkmuyorlar mı?
-Buraya çok aydın geldi. Konuşmalar yaptılar. Geçenlerde bir grup ülkücü geldi. “Başkanla görüşmek istiyoruz” demişler. Görüştük. “Komünizm bu ise biz buna taraftarız” dediler. Vicdanı toprakla buluşan çok insan var.
-Ovacık ürünlerine rağbet olduğunu duyuyoruz. Neler üretip satıyorsunuz?
-Nohut, barbunya, fasulye, bal… Doğal ürünler. Kooperatif kurduk. Bunlar Belediye Web sitesinden duyuruluyor. Siparişleri karşılamaya çalışıyoruz. Bizi desteklemek için alıyorlar. Çok ucuza veriyoruz.
-Geçen yıl ne kadar üretimde bulundunuz?
-100 ton fasulye, 30 ton barbunya, 7 ton bal.
-Belediyenin kaç personeli var?
-40’a yakın personelimiz var. 23’ü sözleşmeli.
-Belediyenin borcu ne kadar?
-Borcumuz yok. İller Bankasına taksitlerimiz var. O zaten usulü dairesinde alacaklarını tahsil ediyor.
-Maaşınız ne kadar?
-5.600 liradan başlıyor, aşağı doğru iniyor!
-Terzi Fikri’nin başında olduğu Fatsa Belediyeciliğini incelediniz mi? Çünkü sizin belediyeciliğiniz Fatsa Belediyesi ile birlikte anılır oldu.
-Fatsa’daki belediyeciliği inceledim. Birlikte yaşama kültürü, herkesin kendi evinin önünü temizlemesi gibi, beni etkiledi. Halkla birlikte çalışma ikimizin ortak yanı.
-Kadınlarınız ne durumda?
-Kadın faaliyetini yürüten yoldaşlar var. Kadın eğitimi yapılıyor.
-Siz kitap okumaya zaman bulabiliyor musunuz?
-Yılda sekiz on kitap okuyordum. Başkan seçildikten sonra yılda belki bir kitap okuyabiliyorum ne yazık ki.
-Çoluk çocuk?
-İki kızım var. Biri hemşire, diğeri üniversitede okuyor.
-Görev süreniz bittiğinde yeniden aday olmayı düşünüyor musunuz?
-Düşünüyorum.
-Aşirete mi dayanıyorsunuz?
Benim aşiretimden burada kimse yok.
-Rakipleriniz kimler olur?
-HDP olur.
Görüşmeyi bir fotoğrafla belgeledikten sonra kendisine üç kitabımı armağan ediyorum. “Önce siz okuyun, sonra kütüphanede eksilen kitapların yerine koyarsınız” diyorum.
Yarım saat kadar süren bu görüşmede aldığım notlar bu kadar. Başkan buraya Küba Kahvehanesi’nde yapmakta olduğu bir görüşmeden gelmişti, onu dışarıda bekleyenler vardı.
Komünist Belediye başkanı olmak kolay mı? Adamı böyle ordan oraya koştururlar. Ne demişler: “Görmemişin bir oğlu olmuş…”