DIŞ İLİŞKİLER
Bu konuda yazı yazmak istediğimde önce haddimi sorgularım. Dış ilişkiler konusunda üniversitenin son sınıfında okuduğumuz Devletler Hukuku dışında bir eğitimim yoktur. Bu derste de asıl olan devletler arası siyaset değildir. Bu nedenle haddimi bilirim. Ancak bazen o kadar çarpıcı konular vardır ki uzman olmayı gerektirmez. Ben burada uzman olmayı gerektirmeyecek kadarından bahsedeceğim.
İran ile yıllarca beklediğimiz ilişkileri kuramadık. Irak’ın kuzeyinde ülkemizin karşı olmasına rağmen, hem de şenliklerle ve devlet protokolü le karşıladığımız Barzani tarafından bir Kürt devleti kurulmaya çalışılıyor. Suriye bir zamanlar iyi bir dost iken bugün savaş halindeyiz. Yunanistan Ege’deki adalarımızı bir bir işgal ederken, ta ki bu adaları Cumhurbaşkanı düzeyinde ziyaret ederken ellerimizi ovuşturmakla yetinmekteyiz.
Gelelim Avrupa’ya: Yıllardan beri en büyük dostumuz, bir zamanlar 68. Vilayetimiz olarak bildiğimiz Almanya ile nerdeyse savaşacak kadar gerildik. Ülkemin Cumhurbaşkanına Türk Halkı ile konuşmayı bile yasaklıyorlar. Hollanda ülkemin bakanını sınır dışı ediyor. Avrupa Birliğine girmenin mümkün olmadığını biliyoruz da, bu günlerde, daha önce oyalayanlar da açıkça ifade etmeye başladılar.
Komşularımız ve Avrupa ülkelerinden sonra tek tutunacağımız dal olan İslam Alemi ve Arap ülkeleri kalıyor. Bu cephede de sadece Kuveyt ile dostluğumuz devam ediyor. Onların da bizden başka dostları yok, çaresizlikten selam veriyorlar. Bir de 1990 lı yıllarda SSCB den ayrılan Türk Cumhuriyetleri var. O kadar mesafeli davranıyorlar ki daha içlerinden bir tanesi KKTC yi tanıyıp, yasal yollardan ticari ilişkiye girmediler. Buna karşın çoğunun Güney Kıbrıs Rumları ile ilişkilerinin olduğunu söyleyebiliriz.
Kısacası: Komşular kötü, Avrupalılar kötü, Araplar kötü, Türk Cumhuriyetleri kötü…. Nasrettin Hoca’nın hırsızın hiç mi suçu yok dediği gibi, bu ülkeyi yönetenlerin hiç mi suçu yok kardeşim!