RESİME ADANAN ATMIŞ YIL; ÖNDER BORA
İnsan; hayatın birçok alanında riyakarlık ya da samimiyetsizlik gösterebilir.
Sosyal yaşamda, ticarette, ikili ilişkilerde, kurumlarda, makamlarda, dinde, siyasette vs...
Hatta toplumların değer verdiği kavramlar üzerinde bile riyakarlık yaparak görece hedefinize ulaşabilirsiniz.
Oysa aynı şeyi sanat alanında uygulamak mümkün değildir.
Çünkü sanat, samimiyetsize “olumlu dönüş” yapmaz.
Bu güne kadar sanatın bir çok tarifi yapılagelmiştir.
Bana göre de sanat; bireyin iç dünyasının nasırlarından ve köhnemiş toksinlerinden arınarak, “insan olma” yönünde ilerleyişidir.
Başka bir deyişle; beşerin, insana dönüşmesi yolunda etkili bir ilaçtır.
Ve bir ülke, hayatını sanata adayan sanatçısına değer verdiği ölçüde büyür ve gelişir.
Zira her sanatçı, yaşadığı toplumun önünde bir pencere, bir ufuktur.
Bütün mesele; o pencereyi aralayıp ufku görebilmektedir.
İşte; tüm bu özellikleri taşıyan değerli bir ressamdır Önder Bora...
Resimi çok da sevmeyen, ressamı çoğu kez görmezden gelen bir toplum olsak da, Önder Bora gerçeğini inkar etmek mümkün değil...
Kendisiyle, Ünyeli dostum Fahri Yılmaz’ın, onun açtığı resim sergisini ziyaret için bizi Ünye’ye davet etmesiyle tanıştım.
“Bizi” diyorum, çünkü arkadaşlarım Hasan Gençay ve Kemal Koç’la yaptık bu ziyareti...
Aksi halde atmış yıllık yaşamını resime adayan başarılı bir sanatçıyı tanımaktan mahrum kalacaktık.
Sergiyi gezdiğimizde ve yaptığımız kısa sohbette bir kez daha anladık ki; sanat ve tutku yan yana geldiğinde hiç bir olumsuz etkinin altında kalmadan yola devam etmek mümkün...
İlkokul çağlarında öğretmeninden ve çizgi roman neşriyatlarından etkilenen Bora, bu günün temellerini atmış o yıllarda...
Çizdiği yolun nerelere varacağını o dönem farketmiş miydi bilinmez ama evlerinin duvarına resim yapmak istediğinde, babaannesinin attığı fırçaların bunda önemli bir payı olduğu kesin...
Ne garip?!
Babaannesinin fırçasıyla (!), fırçaya daha çok sarılmış...
Hayatının ilk, orta ve lise dönemi Ünye’de geçen Bora, yüksek tahsilini İstanbul’da tamamlayarak öğretmenlik mesleğine adım atmış...
Branşı fen bilimleri olmasına rağmen öğrencilerine verdiği derslerde resimden yararlanmayı hiç ihmal etmemiş...
Kendisi şimdilerde emekli bir öğretmen...
Ama hayatının merkezine koyduğu resim çalışmaları, sona erecek gibi görünmüyor.
Çünkü resim, onun için tam bir yaşam biçimi...
Kendisine, çalışmalarında neden mavi renk ve tonlarının hakim olduğunu soruyoruz.
Hiç düşünmeden; “Karadeniz çocuğuyum. Ayrıca çocukluk yıllarımdan kalanlar, ister istemez resimlerime yansıyor.” cevabını veriyor.
Bu arada resimlerini inceleyen insanların, farklı anlamlar çıkarmasının kendisini memnun ettiğini gözlemliyoruz.
Bora, soyut çalışmalarının yanı sıra, insan ve doğa konularına da fazlasıyla yer veriyor.
İlk sergisini 2000 yılında açan sanatçı, bu güne kadar 9 kişisel sergi gerçekleştirirken, 11 karma sergiye katılmış...
Resimlerinde daha çok akrilik boya kullanıyor.
Bir bilgi daha;
Sergilerinin bazılarını yurt dışında açmış...
İşte sanat, işte sanatçı...
Yineliyorum: Bir ülke ya da toplum, sanatçısına değer vermeden uygarlık yolunda ilerleyemez.
Aksini düşünenlerin boşa kürek çektiğini söylemek zorundayım.
Teşekkürler Önder Bora... Başarılar diliyorum.
HOŞÇAKALIN