NE YAZMALI
Nereden başlamalı, ne yazmalı; öyle çok şey var ki, hangisine dokunsan bir yerinden kanıyor. Kime dokunsan bin ah işitip, kalıyorsun öylece. Neye elini atsan bir yerinden kırılıyor. Hangi yola dönsen yüzünü, yollar bozuk; levhalar yanlış istikamette. Hangi toprağa su versen, yine de çorak, yine de kanmıyor suya…. Bir yerden toparladığın, başka yerden dağılıyor. Yıllarını verip biriktirdiklerin, bir gecede sırra kadem basıyor…
Doğru bildiklerin yanlış, eğri bildiklerin doğru oluyor… Güvendiklerin bir bir uzaklaşırken, en güvenilmez buldukların yanıbaşında oluyor… Dünya dönüyor, gece gündüz birbiri ardına sıralanırken, geçmiş geleceğe karışıyor….Aynı hatalar, aynı gözyaşı, aynı sonu gelmez feryat figan…Bir kısır döngü, bir çıkmaz sokak…
Oysa ne çok sıcak asfalt dökmüşüz yollara, herkes kıskanarak bakıyor, yollarda eriyen asfaltların çıkardığı siyah dumana….Ne çok bina dikmişiz sıra sıra…Kimi gökyüzüne uzanıyor, kimi yanarlı dönerli, kimi kubbeli, kimi rengarenk, kimi siyah- beyaz…Betona dönmüşüz yüzümüzü, yeşile dair ne varsa silip süpürüp, kızıla çalmış toprağın renginde, güneşin sahte yanılsamalarını bulmuşuz…
Alışveriş ve Yaşam merkezleri kurmuşuz, içinde unutmuşuz, düne dair ne varsa…Harcadıkça mutlu olduğumuzu sanıp, puan üstüne puan toplamışız. Tükettikçe daha çok istemişiz, kaybettikçe kazandığımızı sanmışız. Mahalleleri, sokakları beton yığınları haline getirip, bir binanın sahte gök kubbesinin altında, mavi bulutlu gökyüzünü bulduğumuzu sanmışız…Gökdelenlerin içinde mahalleler yaratıp, kendi kendimizi kandırmışız.
Sahte dostluklara prim verip, gerçeklerini unutmuşuz. Ekran arkadaşlıkları, sanal alem paylaşımları, görünmez yapmış insanları. Herkes bir fotoğraf karesinin sahte ışıkları altında, gerçeğinin yansıması oluvermiş de, farketmemişiz. Ne gerçekten duyar olmuşuz, ne gerçekten hisseder… Fotoğraf kareleri gibi, birbiri ardına geçen görüntüler gözümüzün önünde olan biteni unutturuvermiş…Her olayı, her gideni, her öleni unutmuşuz. Bir gün önce acı duyduğumuzu ertesi gün görünmez kıldıklarında hatırlamaktan vazgeçmişiz. Kelimeleri silmişler, anıları silmişler, geçmişte olan ne varsa, birilerinin anılarının süzgecinden yansıdığı kadar kalmış aklımızda… Yaşamı birilerinin şekillendirip, sınırları çizdiği; sınırların dışına çıkıldığı anda, ayağına çelme takıldığı, cesaretin istendiği kadar, hürriyetin, demokrasinin ve adaletin, belirlendiği gibi olmasını istedikleri bir düzen kurmuşlar da, susmuşuz, susmuşuz….
Özgülüklerin, insanca ve dostça paylaşımların, vicdanın ve barışın, adalet ve demokrasinin hüküm sürdüğü bir coğrafyada yaşamak dileğiyle, Bayramınızı kutlarım…