GÖZÜMÜZDEKİ ÇÖP...
Açık konuşalım mı?
Özellikle son bir asırdır biz, gelişmeyi istemedik.
Cümleyi biraz değiştirsek de sonuç değişmiyor.
Hadi değiştirelim: Gelişmeyi biz istemedik.
Sarfettiğim bu ifade bir iddia mı, bir iftira mı?
Yoksa itiraf mı?
Neyse...
İşin bu kısmına “takılıp” kalmayalım.
Zaten neye takılıp kaldıysak, o alanlarda ilerleme sağlayamadık.
Ve bu gün ateş çemberinin ortasında bir ülke durumuna geldik.
Özellikle tarihçiler hep şunu söyler: “Osmanlının terkettiği topraklarda kan ve gözyaşı hiç durmadı.”
Ortadoğu, Kafkaslar, Balkanlar ve K. Afrika son yüzyıldır insanlık dramının en derin boyutlarını yaşayarak bu günlere geldiler.
Söz konusu bölgelerde yaşanan acıların ne zaman son bulacağını da kimse kestiremiyor.
Şu soruya cevap aramanın zamanıdır:
Osmanlı bakiyesi Türkiye, yeterince güçlü olabilseydi acaba bu dramlar yaşanır mıydı?
Güçlü bir Türkiye’nin avlusuna ya da saçağına kimse yaklaşamazdı.
Peki; neden güçlü olamadık?
Bu soru, cevabı uçsuz bucaksız bir sorudur.
Herkes, kendince ve saatlerce bu konuda “ahkam” kesebilir.
Konuyu dal-budak sardırmaya gerek yok.
Olayın özü çok basit...
Kabul... Düşman, düşmanlığını yapacak...
Ama son bir asırdır sen ne yaptın?
Birbirimizi dışlamaktan, ötelemekten, farklılıklarımızdan medet ummaktan başka...
Hiç uzatmayalım: Bilim, sanat, spor...
Bu sac ayaklarında başarılı olamadığın an, sırtlanların saldırısına uğraman kaçınılmazdır.
İyi de bu alanlarda başarılı olmanı kim engelledi?
Elini kolunu bağlayan neydi?
Bu suallere cevap verirken; “Hep bizim ilerlememizi engellediler” türü bahaneyle hiç kimse işin içinden sıyrılmaya kalkışmasın.
Bu millet, kendisiyle övündüğü kadar hatasıyla da yüzleşecek. Bundan kaçış yok.
Spora giden çocuğumuzu yakasından tutup; “Derslerine çalış... Top peşinde aylak aylak dolaşma!” diyerek eşek sudan gelinceye kadar döven biziz...
Sanata meyilli genci; “Bırak bu boş işleri... Bu işlerden sana fayda yok. Adam gibi bir işe gir, çalış...” diye azarlayan ve dışlayan biziz...
Bazen de sözde dini açıdan bakıp; “Sanat da neymiş... Günah!” diyen biziz...
Sınav hamalı yaptığımız çocukları strese sokarak zaman zaman intihara sürükleyen biziz...
“Çocuğum hem okusun, hem de dinini öğrensin” gerekçesiyle bir nesli canavar cemaatlerin eline teslim eden biziz...
Bilime yeterince zaman, mekan ve bütçe ayırmayan biziz...
Sırf bu yüzden beyinleri yurt dışına kaçıran yine biziz...
En kıytırık ülkelerin bile adının geçtiği bilim, sanat ve sporda dünyanın neresindeyiz?
Ve neden?
Eğer sen, kafanı kumdan çıkarıp dünya gerçekleriyle yüzleşemez ve ona uyum sağlayamazsan; “Biz neden bu haldeyiz?” sorusunda çok geç kalmış olursun.
İnsanının özgüvenini tüketen ve bitiren bir sistemin sürdürülebilir bir işlevi olamaz.
Kendimizi kandırmayalım.
İddiaysa iddia; biz, gelişmeyi istemedik. HOŞÇAKALIN