ZEYTİN
‘Zeytin mi daha önemli yapılacak tesis mi?’ demişsiniz ya; elbette zeytin, sayın siyasiler. Zeytin binlerce yıldır bu topraklarda doğup büyüyen, doyuran besleyen, ekmek arası katık, yemek öncesi tadımlık, kahvaltılık, yemeklik, her bir evin olmazsa olmazı. Yağı, sabunu, yaprağı, her birinden elde edilen sayısız ürün…Tokluğun, şükretmenin, gönül zenginliğinin, asıl önemlisi barışın simgesi…
Bu günlerde topraklarımıza barışın, huzurun sesi uğrayamıyor ya; zeytin dalını kaybettiğimizden olmasın. Dalını kırdığımız, toprağını sulamadığımız, yıkmaya, kesmeye, talan etmeye uğraştığımız tek bir ağaç geleceğimizi nasıl da elimizden alıyor farkında mısınız? Her gün bu topraklarda gözyaşı, ihanet, soğuk bir nefes kol geziyor da, halen zeytin dalındaki sihri göremiyorsunuz. Kırmaya çalıştıkça o dalları, yerine betonlar diktikçe, gökyüzünü dumana, sise buladıkça uzaklaşıyor bizden barışın adı da sanı da…
Yürüdüğümüz yolları betona dönüştürdükçe, çimeni çorak toprağa, çiçeği altına, meyveyi kömüre; yürekler de katılaşıyor beton misali, vicdanlar kararıyor kömür misali, insanlığın değeri parlak metallerle ölçülüyor, simsar misali…
Farkında değilsiniz bu hayatın temelinin ne diktiğiniz binalar, ne kurduğunuz termik santraller, ne de maden arama sahalarının olmadığını. Elinizdeki kağıt parçasının sayısı arttıkça dünyanın onunla döndüğünü, yemeğinizi, suyunuzu onunla satın aldığınızı sanıyor, belki de nefes alışınızı bağlıyorsunuz daha fazla kağıt parçasına…
Oysa yaşamın asıl kaynağıdır su, dünyanın dengesidir suyu sizi veren, topraktır sizi besleyen, ağaçtır; doğadır nefesinizin kaynağı…
Binlerce dekar araziyi kamu yararı var diye yok etmek, yerlerine termik santral, maden arama tesisi, belki de nükleer tesis inşa etmek, turizm tesisi yapmak istemek; tüm bunlar sizin gelecekte olmasını istedikleriniz. Kim için, ne için…Elinizle sayamadığınız, uğruna feda edip, cefa çektiğiniz kağıt parçaları için…Birileri daha çok kağıt parçası biriktirsin, yığdıkça yığsın, yedikçe yesin diye, yaşamı elimizden almak nasıl bir bedeldir. Bu bedeli tüm insanlığa ödetmek ve toprağımız çorak, kuru taşlıklara çevirmek insanlığın hangi modern çağının eseridir.
Modernlik, çağdaşlık buysa istemiyoruz. Kazanmak buysa kaybetmeyi tercih ederiz. Daha çok yemekse derdiniz, aç kalmayı yeğleriz. Biz yaşatmayı, varetmeyi, üretmeyi, doğanın bize verdiğini besleyip büyütmeyi isteriz. Yaşamı seçer, barıştan yana oluruz. Biz zeytin dalını sevenleriz…..