SEÇİMLER GELİR GEÇER
Seçimler yapılır, referandumlar olur.
Hükümetlerin biri gelir, biri gider.
Cumhurbaşkanları değişir.
Belli dönemlerde bakanlar koltuğunu devreder gider.
Hepsi de kendince, günahıyla sevabıyla hizmetlerini yapar.
Takdir eden olur, etmeyen olur.
Kimimiz “evet”te, kimimiz “hayır”da hayır görürüz.
Ama bir şekilde netice alınır.
Her ne kadar gönüller incinse de, kalpler burulsa da...
Yenilginin karamsarlığını, galibiyetin mutluluğunu yaşasak da...
Biri sevinirken, biri üzülür.
Aslında sevinen de, üzülen de bu memleketin iyiliği ve bekası için oyunu kullanmıştır.
Buna rağmen insani bakımdan, sonuçların haleti ruhiyesini yaşamak kaçınılmazdır.
Zira ikna edemediklerimizin tavrı, bizi ziyadesiyle üzmüştür.
Tıpkı; ikna ettiklerimizin tavrından mutlu olduğumuz gibi...
Demem o ki; sandıklar gelir, sandıklar gider.
Ağır aksak da olsa, Türkün demokrasiyle imtihanı hiç bitmez.
Alınacak daha çok yol vardır çünkü...
Tahammül yerine, olayları öfke nöbetleri eşliğinde okuduğumuz sürece biz bu demokrasiyi biraz zor öğreneceğiz.
Ama öğreneceğiz.
Umutsuzluk bize yakışmaz.
Demokratik ve siyasi olgunluk, salt kendi partimizi savunurken gelmeyecek.
Nalına mıhına bakmadan öteki parti ya da partileri eleştirirken de gelmeyecek.
Zaten ego ve fanatizmin pençesindeyken, özlediğimiz demokrasiye kavuşmak zor görünüyor.
O yüzden bu konuda hiç kimseye müjdeli bir haber veremeyiz.
En azından bunu benden beklemeyin.
Çünkü bizim siyasi ve demokratik gidişatımızdan önce acilen çözmemiz gereken ciddi sıkıntılarımız var.
Daha doğrusu sıkıntımız var.
İşte söylüyorum:
Eskilerin “muasır medeniyet”, yenilerin “çağdaş uygarlık” dediği olgu...
Elbette bu konuda siyaset kurumuna çok iş düşüyor.
Ama bütün yükü onların omuzlarına bırakamayız.
Zaten en kolay eleştirdiğimiz siyaset kurumuna bu yük, fazla ağır geliyor.
Birey olarak yapılabilecek o kadar çok şey var ki...
Malumun ilanı olacak belki...
Fakat her fırsatta hatırlamakta yarar var.
Bütün dünyada uygarlığa giden yolun belli kriterleri vardır.
Mesela bunlardan bazıları...
Nüfusa oranla kitap okumada ne durumdayız?
Gazete satışlarında hangi noktadayız?
Ayda kaç tiyatroya ya da konsere gidiyoruz?
Konferans, panel, seminer türü organizasyonlara ne oranda iştirak ediyoruz?
Şimdiye kadar ziyaret ettiğimiz müze sayısı kaçtır?
Bilgisayarı ya da interneti ne amaçla ve nasıl kullanıyoruz?
Boş vaktimizin büyük bir bölümünü nelere ayırıyoruz?
Kültürel ve sanatsal etkinlikler, harcama listemizin kaçıncı sırasında?
Sağlıklı ve zinde kalma adına spor yapıyor muyuz?
Velhasıl; kendimizi geliştirmek için hangi güzelliklerin peşindeyiz?
Birey olmak için herhangi bir çabamız var mı?
Bir çok insan gibi ben de bu ülkede bir “toplum mühendisliği” uygulamasından şüpheliyim.
Fakat yukarıda saydıklarımı yapmamızı engelleyen ne?
Seçimler, referandumlar gelir geçer.
Biz kendimize bakalım. HOŞÇAKALIN