FATSA BOĞULUYOR
Sanırım iki üç hafta önce yazmıştım.
Cadde ve sokaklarda bir türlü bitmeyen çalışmaların vatandaşı iyice bunalttığını söylemiştim.
Hizmete “evet”...
Ama sonu gelmeyen dağınık çalışmalara “hayır” demiştim.
Ayrıca yetkililerin; “çevreye verilen rahatsızlıktan dolayı” özür dilemelerinin, bir nezaket göstergesi olacağını ifade etmiştim.
Ve sormuştum: Sözkonusu “yoğun çalışmalar” neden hep seçim ya da referandum öncesine denk getirilir?
Fakat vatandaşımız, özetini çıkardığım o yazıyı yetersiz bulmuş olacak ki; başka dertlerden de dem vurmaya başladı.
Buna göre...
Bu gün Fatsa, engellilerini düşünecek durumda değil...
Sağlam ve sağlıklı insanına kaldırımda yürüme imkanı vermeyen bir anlayış, engellisine nasıl versin?
Zaten oldum olası yetkililerin, engelliye neden yeterince değer ve hizmet vermediğini anlamış değilim.
Bu da ayrı bir konu elbette...
Size mesleki bir ayrıntı vereyim.
Bu şehri yöneten siyasiler ya da bürokratların, özel sohbet esnasında bir çok kez şunu dediklerini net olarak duy dum:
“Ne yaparsan yap, vatandaşın şikayeti bitmez. Bir yatırımı veya hizmeti tamamladığında bu kez başka istek ve şikayetler gelir.”
Bu ifadeye genel açıdan baktığınızda gayet masumane görünüyor.
Haklı tarafı şu:
Gelişmekte olan bir şehrin ihtiyaçları hiç bitmez. Buna herhangi bir itiraz olamaz.
Daha somut bir çerçeveye oturtursak, zaten insanın olduğu yerde iş bitmez.
Fakat bana veya diğer gazeteci arkadaşlara yapılan şikayetlerin özel bir durumu var.
Vatandaşımız; yapılabilecekken yapılmayanlardan muzdarip...
Yılan hikayesine dönen ve bu sayede günlük hayatı kabusa çeviren çalışmalardan muzdarip...
Yoksa Fatsa’da yapılan hizmetlere karşı çıkan, aklı başında tek bir insan bulamazsınız.
Size garip bir çelişkiden söz edeyim:
Hemen yanıbaşımızda uluslararası kuruluşlar tarafından “en sessiz şehir” ilan edilen Perşembe gibi bir örnek varken, Fatsa olarak en fazla gürültüyü çıkarmak için gösterdiğimiz bu “üstün çaba” neyin göstergesidir?
Yalandan da olsa arada bir çıkıp; “Fatsa’ya turist gelsin, döviz getirsin.” deyip duruyoruz.
Turist, gürültüye neden gelsin?
“Gürültü turizmi” diye bir sektör oluştu da haberimiz mi yok?
Bu şehirde yaşayan herkesin, ezan ve bayrak için öldüğünü ve öleceğini biliyoruz.
Kimse konuyu tersinden anlamasın.
Ama bu; cami hoparlörlerinin sonuna kadar açık olmasını gerektirir mi?
İnsanların kulaklarını patlatırcasına verilen sınırsız desibelin gereği var mıdır?
Bu konuyu müftülüğümüz veya ilgili kurumlar neden görmez?
İnsan sağlığı neden hiçe sayılır?
Son günlerde parti araçlarından, belediye hoparlörlerinden, seyyar satıcılardan, özellikle gençlerin kullandığı araçlardan yükselen müziklerden, inşaat çalışmalarından Fatsa halkı iyice bunaldı.
Yetkililere çok net soruyorum:
Yok mudur bütün bunların bir çaresi?
Bana göre yetki ve sorumluluklarınız buna çare olacak imkanı size veriyor.
Ama neden gereğini yapmadığınıza anlam veremiyorum.
Öte yandan; Fatsa trafiği zaten berbattı.
Şimdiyse düzensiz alt yapı çalışmaları nedeniyle felç olmuş durumda...
Araç sürücüleri şehir içinden sahile çıkmak için akla karayı seçiyor.
Velhasıl; güzelim Fatsa bunaldı ve boğuldu.
Ne yapacaksanız yapın artık! HOŞÇAKALIN