HAYIRLI OLSUN!
Fatsalılar Kültür ve Yardımlaşma Derneğinini olağan genel kurul toplantısı geçtiğimiz pazar günü İstanbul’daki dernek lokalinde yapıldı.
Öncelikle başkanlığa yeniden seçilen Osman Cayak’ı ve yeni yönetim kurulu üyelerini kutluyor, başarılar temenni ediyorum. Dilerim yeni yönetim kurulu üyeleri her şeye yeniden başlar ve Fatsalılar Kültür ve Yardımlaşma Derneğinin eski şaşalı günlerinin yeniden yaşıtılmasına vesile olurlar. Fatsalı olarak da bizlerin tek beklentisi budur. “Orda bir köy var uzakta, gitmesekte, görmesekte o köy bizim köyümüzdür” diye bir türkü var ya, o hesap, uzakta olmamızdan kaynaklanan bir durumdan dolayı derneğimize çok sık gidip gelmesekte, başarısını görmek, tüm Fatsalıların “İşte bu benim derneğimdir” diyebilceği bir dernek hüviyetinine bürünmesi tek arzumuz ve dileğimizdir.
Şahsen, yeni yönetimin beklentilere cevap vereceği, herkes tarafından tasvip edilen çalışmalara ve başarılara imza atacağı düşüncesiyle kutluyorum.
İnşallah yanılmam...
***•***
Sevgili dostum Necdet Uzun’un,Haber gazetesindeki köşe yazısını okuyunuca ben de aynı düşüncelere katıldığım için okurlarımla paylaşmak istedim.
TAHAMMÜL ETMEK...
Referandum öncesinde, özellikle sosyal medyada "Evet" ya da "Hayır" diyenlere karşı yürütülen
tavır; toplumda, "kamplaşma-ayrışma ve ötekileştirme" gerilimini tetikleyecek gibi...
Klavye şövalyeleri, evet ya da hayır oyu kullanacağını açıklayanları, "sosyal medya" üzerinden
linç etmeye çalışıyor...
Geçmişte; sağcı-solcu, Alevi-Sünni, Türk-Kürt velaik-antilaik karşıtlığıyla milleti birbirine düşürmeye
kalkışan ve bir nebze başarılı da olan malum karanlık odaklar, "Evet-Hayır" kampanyaları üzerinden de yeni bir kavgayı başlatmak amacında...
"Sağ-sol" kavgalarıyla kardeşin kardeşe
vurdurulduğu yılları, Cemil Meriç'in ifade ettiği gibi "aynı kitaba baş eğmiş" insanların Çorum ve Kahramanmaraş provokasyonlarıyla birbirine düşürüldüğü,
et-tırnak olmuş bin yıllık Türk- Kürt kardeşliğini düşmanlığa dönüştürme senaryolarını unutmadık!..
Bu olaylarla, 12 Eylül darbesine zemin hazırlayanların asıl amacının akan kanı durdurmak değil,
ülke kaynaklarını; küresel sermayenin kucağına vermek olduğunu da zaman içinde öğrendik...
İç borçlanmada devleti yüksek faiz sarmalından
kurtarmak için "Havuz sistemi" kuran hükümetin, 28 Şubat'ta "Laiklik elden gidiyor" bahanesiyle yıkılmasının arkasındaki gerçek nedenin; büyük kazançları yitiren "yabancı bankalar" olduğunu da...
Bunları neden anlattığıma gelince...
Son günlerde özellikle de sanat ve spor dünyasındaki ünlü isimler arasından referandumla ilgili görüşlerini açıklayanların, "Hain", "Yalaka" ve "Satılmış"
yaftaları vurularak, adeta linç edilmek istenmeleridir...
Bu durum, bizleri yeni bir kamplaşmanın eşiğine getirir ve bu da karanlık güç odaklarının değirmenine su taşımak olur...
Demokrasi; değişik fikir ve düşüncelere, tahammül rejimidir. Elbette, evrensel değerlerde yerini alan etik kurallar ve yasal çerçeveler içinde...
Ne var ki; hem demokrasiden söz edip hem de "Evet" ya da "Hayır" diyenlere hakaret yağdırmak, bu kavramlarla çelişkilidir...
Fransız düşünür Voltaire, demokrasinin en vurucu yanını, "Seninle aynı fikirde değilim; ancak senin fikrini özgürce söyleme hakkını ölümüne savunurum" sözleriyle dile getirmiştir...
Aksi davranıp, sonra da demokrasi söylemlerinde bulunmak, tek kelimeyle "samimiyetsizliktir"...