TEKRARDAN ANAYASA
Geçen hafta Anayasa değişikliği ile ilgili yazmıştım. Yasama, yürütme ve yargının doğrudan veya dolaylı yollarla tek kişiye, Cumhurbaşkanına bağlandığını, bunun Cumhuriyet görünümünde krallık olduğunu, bugün için bu göreve gelmesi muhtemel görünen kişiye güvenenler açısından sakıncalı görülmediğini, ancak ilerde farklı bir anlayış geldiğinde bugün bayram yapanların pişmanlık duyabileceğini işaret etmiştim. Bu tespitime ‘Ne yapalım o zaman Anayasayı bir kez daha değiştirir, verdiğimiz yetkileri geri alırız.’ Yaklaşımında olanları görür gibiyim.
İşte bu yaklaşımda olanlara sözüm. Bu sütunlarda daha önceden de yazdığım gibi ülke yönetmek ciddiyet ister. Akşamdan sabaha yasa değiştiremezsiniz. Ülke yönetmeye kalkışanların 50, hatta 100 yıl sonrasını görebilmesi gerekmektedir. Gerçi bu siyasi iktidar zamanında hiç uygulamaya başlanmadan değişen yasalara tanık olduk.
Bir ülkenin turizmi, yabancı yatırımcılara açık olması, yerli yatırımcılarının yurt dışında iş alabilmeleri, vizesiz seyahat edebilme, kredibilitesi vs. hep bu tutum ve davranışı ile düz orantılıdır. Ne kadar ciddi, ne kadar istikrarlı bir yönetim gösterirseniz o kadar saygınlık kazanırsınız. Turizminiz gelişir, otelleriniz dolar, vize uygulayan ülkeler vizeleri kaldırır. Herkes size kredi vermek ister. Her ülke büyük ihalelerinin Türk iş adamları tarafından yapılmasını ister. Yok eğer Sayın Bahçeli gibi dün başkanlık için ‘sen rüyanda bile göremezsin, başkanlıkla bu ülkeyi böldürmeyiz.’ Derken, bugün başkanlık veya anayasa değişikliğinin mimarı olursanız o zaman da sizi genel başkanlık makamına getirenler bile size saygı duyamaz.