ANAYASA
Biliyorsunuz ki son günlerde TBMM sinde Anayasa değişikliği görüşmeleri yapılmaktadır. Resmi adı Anayasa değişikliği olsa da temelinde rejim değişikliği yapılmaktadır. Ülkemizin idaresi yine Cumhuriyettir. Ülkeyi yöneten de Cumhurbaşkanıdır. Ancak bu defa Cumhurbaşkanı yargıyı da yönetmektedir. Çünkü kendisini yargılayacak Anayasa Mahkemesinin üyelerinin ¾’ünü Cumhurbaşkanı atayacaktır. Hakimlerin ve savcıların tüm özlük işlerini (tayin, terfi vs. işlerini) yapan Hakimler Savcılar Yüksek Kurlu üyelerinin de çoğunu Cumhurbaşkanı seçecektir. Bu çok kısaca özetlediğimiz iki husus Anayasa değişikliğinin yargıyı ilgilendiren bölümüdür.
Gelelim yürütmeye: Bakanlar ve cumhurbaşkanı yardımcıları da hiçbir ölçüte (tahsil, ihtisas, liyakat vs. açısından) tabi olmadan Cumhurbaşkanı tarafından atanacak ve görevden alınabilecektir.
Yasamada da farklı bir yöntem aranmamalıdır. Çünkü yeni Anayasamıza göre halkın hür iradesi ile seçilen milletvekillerinin halkın verdiği süre içinde milletvekilliği yapmaya da hakkı yoktur. Seçim süresinin sonu beklenmeden meclis feshedilebilecektir. Öyle ya elli milyon seçmen Sayın Cumhurbaşkanından iyi mi bilecektir. Cumhurbaşkanı seçim dönemi sonunu beklemeden vekillere: ‘Tak sepeti koluna’ diyebilmelidir.
Bizlere daha ilkokullarda dünyada üç idare şekli olduğu, bunların Cumhuriyet, Meşrutiyet ve Krallık olduğunu bunlar içinde de en iyi idare şeklinin Cumhuriyet olduğu öğretilmiştir. Daha sonra ortaokullarda yurttaşlık bilgisinde ve lisede benzer şeyler tekrarlanmıştır. Ancak Hukuk Fakültesinde daha derinlere inilerek ta ki Romalıların kabile yönetimlerine kadar incelenmiştir. Bu detaylar içinde en iyi idare şeklinin Meşrutiyet ya da Cumhuriyet gibi isimlerle mümkün olamayacağı, doğrusunun halkın kendisini idare ettiği demokrasinin olduğu öğretilmiştir. (Demos=Halk, Kretos=idareden Halk idaresi oluşur denilmek suretiyle) Şimdi ilkokul yıllarından bugüne öğrendiklerimizin allak bullak olduğunu görüyoruz. Bu değişikliklerden sonra demokrasi yani halkın kendisini idaresinden bahsetmenin mümkün olmadığı ortadadır. Çünkü halkın seçtiği vekillerin görevine bir kişi son verebilmektedir. Bu güne kadar 38 yıllık meslek hayatımda mahkeme kararlarının başında ‘’Türk Milleti Adına Karar Veren’’ yazısı yazılırken bu değişiklikten sonra ‘’Türkiye Cumhurbaşkanı adına karar veren’’ …. Mahkemesi Kararıdır. Yazılabilir. Yani değişikliklerden sonra Cumhuriyet hani vardır ya doğan görünümlü şahin ibaresi, bu ibaredeki gibi, cumhuriyet görünümlü krallık idaresi olmaktadır.
Bu tek adam yönetimi bugünkü en şanslı gözüken aday için adilce yönetileceğine inanalar için sakıncalı olmayabilir. Hatta biraz daha ileri gidilerek bir nimet gibi görülebilir. Ancak ilerde bu zatı muhteremlerin de kabul edemeyeceği bir kişinin eline geçtiğinde eyvah para etmeyecektir. Lütfen ilerde elim kırılsaydı diye feryat etmeyeceğiniz bir pencereden bakmaya çalışınız.