BARIŞ
Ülkemin her karış toprağı kan ağlıyor, gün geliyor kışla kapısında askerler, gün geliyor bir stadın kapısında bekleyen polisler, gün geliyor yeni yılı karşılamaya giden herşeye rağmen umutlu insanlar…Bir bombanın tozunda dumanında, bir namlunun ucunda can savaşı veriyor…
Bir can gidiyor, peşi sıra sürükleyerek tüm sevdiklerini….Anneler hep yarım, hep mahzun, evlatlar hep hüzünlü, sözler eksik, yarınlar karanlık kalıyor ardı sıra gidenin….
Çocuklar anlamıyor olan biteni, ne olur gitme diyor, annesine, babasına, ya sana bir şey olursa? Akşam olup ta eve dönenler, bugün de eve geldik çok şükür, yarın ola hayrola diyor kapısını kapatıp da gece çökünce sokaklara, hayali dizilerin, hayali kahramanlarının yerinde oluyor en azından bir gece olsun.
Son bir buçuk yılda, sivil, asker ve polislerin hedef alındığı tam 32 bombalı terör saldırısı ve silahlı saldırı gerçekleşti. Ülkenin farklı yerlerindeki terör saldırılarında neredeyse 700 – 800 insan can verirken, 3 binden fazla insan da yaralandı.
Yaşanan her terör saldırısının ardından, yöneticilerden açıklamalar geldi, sorumlular bulunacak denildi, mücadelemiz kararlılıkla sürecek denildi, fakat her seferinde, yine, yeniden aynı saldırılarla acı üstüne acı eklendi. Bunca olayda tek bir yetkili, sorumlu olması gereken tek bir kişi istifa etmedi. Yöneticiler, seçimle işbaşına gelenler, ülkenin güvenliğini sağlamakla sorumlu olanlar, kınama ve taziye mesajı göndermek dışında, somut adımlar atamadı. Ben burada oturuyorsam ve bu olanlardan sorumlu isem, ve düzeltemiyorsam, başkaları en azından denesin diyemedi. Ne şehirlerin güvenliğini sağlayanlar, ne de milletin temsilcileri somut adımlar atamadı teröre son verecek.
Şunu biliyoruz, dünya üzerinde bir çok ülkede, terör saldırıları gerçekleşiyor, son dönemde komşu ülkelerimizde yaşanan savaşlar ve bizim de Suriye’deki savaşa dahil olmamız, ülkeler arası stratejiler, elbetteki buna zemin hazırlıyor. Şu an ülke içinde terör örgütlerinin sayısı haddinden fazla, PKK, İŞİD, DEAŞ, PARALEL YAPILANMA derken, hangi tarafa bakacağını şaşırıyor insan. Peki bu örgütlerin son dönemlerde bu denli gelişmesi ve başka ülkelerle geliştirilen stratejik hatalar, neden kimsenin sorumluluk alanına girmiyor? Yüzeysel çözümler, düşünce özgürlüğüne dayalı kısıtlamalar ve KHK’larla getirilen düzenlemelerle, olayların kaynağına inmemiz mümkün gözükmüyor.
İnsanlar arası ayrışmaların da had safhada olduğu ve toplumsal olaylarda kenetlenmelerin azaldığı bu dönemde; aynı acılara gülüp, aynı şeylere sevinmenin çok gerisinde kaldık artık…
Oysa, bir tek insanın dahi öldüğü, bir tek çocuğun anne, babasına ağıt yaktığı yer, yaşamın bittiği yerdir. Yaşamın bittiği yerde ise, konuşacak ne bir kelime, ne de hesap kitap vardır. Ancak ve ancak çocukların gözyaşını dindirmek, hayatı yaşanılır kılmak vardır yeniden…Hep birlikte ve ayrı gayrı gütmeden, dikenlerin üstüne yürümek vardır. Siz, biz olmadan, yanacaksak birlikte yanmak vardır. Bu acıyı, bu ateşi söndürmekten başka yol yoktur…