MEMLEKETİMİN HASRETİ İÇİNDE YAZIYORUM
İki hafta önceki bir haberimizde “Günay Yalın’dan mektup var” demiştik. Ancak o haberimizde yer ve zaman darlığından mektubun tamamını yayınlama fırsatı bulamadık.
Bilmeyenler için Av. Günay Yalın’ın kim olduğunu bir cümlede toparlamak isterim. Kendisi yetmişli yıllarda CHP’den ve aynı dönem partisinden istifa edip Adalet Partisinden Ordu milletvekilliği yapmıştır. Ve rahatsızlığından dolayı İzmir’de yaşamasına rağmen, Fatsa’yı düşünmeden edemeyen memleket sevdalısı biridir.
Laf aramızda Günay Yalın adını çocukluğumda sık sık duyardım. Büyüklerimiz, hararetle siyaset konuşurken söz konusu ismi sıklıkla telaffuz ederlerdi. İtiraf etmeliyim ki; çocukluğumda kulaklarımda yer eden bir isimle yaklaşık kırk yıl sonra da olsa tanışma fırsatı bulmak, beni ziyadesiyle memnun etmiştir.
Şimdi sayın Yalın’ın mektubunda kalan diğer kısıımları, siz değerli Fatsalılarla paylaşmak isterim.
“Bu konularda en bilgili ve duyarlı olması gereken kurum ve kişi Fatsa Belediyesi ve Başkanı'dır. Dün gece Kocaeli'nin Başiskele ilçesinin Belediye Başkanını izledim. Aman Allahım; ağzımın suyu aktı diyebilirim. Ak Parti’yse o da Ak Partili... Oysa bizim belediye başkanına zorla ulaşabildim.”
“Biz gerektiği zaman, Merhum Hikmet Altuntaş, Nail Dervişoğlu gibi ayrı partilerden olan arkadaşlarımızla Fatsa için bir ve beraber olurduk. Ama ziyaretine gittiğimde kendisi benimle hiç ilgilenmedi.”
“Belediye başkanı (ki artık bütün köyleri kapsıyor) hiç birşey yapmasa bile, hiç olmazsa senede bir defa, bütün bu şöhretleri ve yetenekleri bir araya getirir, bir festival komitesi kurar. Mesela getirir Kadir İnanır’ı komitenin başına...Bir festival havasında Fatsa'da bir hareket, bir heyecan yaratır. Erdoğan Baytok'un yetiştirdiği ve emek verdiği Zekai Tunca, Sami Aksu, Mustafa Güvenkaya,Yener Topaloğlu gibi bestekar, ses sanatçısı, neyzen, koro şefi gibi değerli hemşehrilerimizin halkın huzuruna çıkarılması çok zor olmasa gerek. Bunların içinde bir dönem Fatsa Belediye Başkanlığı yapmış olan sevgili Yener Topaloğlu'na karşı herhalde ezik ve mahcup durumda kalır.”
“Ben, İzmir'in sessiz bir köşesinde, odamdan dışarıya çıkamadığım hastalığımla mücadele verirken, bir taraftan da memleketimin hasreti içinde bunları yazıyorum. Hayatımda beni hiç üzmemiş olan Allah’ıma şükrediyorum ve tekrar memleketimi dolaşmama fırsat ve imkan vermesi için niyazda bulunuyorum. Elbetteki kimseyi kırmak istemem. Ama doğru bildiğimi, hiç kimsenin gözünün yaşına bakmadan, kendi aleyhime bile olsa çatır-çatır söylemekten çekinmediğimi, sayıları çok azalmıştır ama beni tanıyanlar bilir.”
“Şimdi aklıma gelen bir müthiş Fatsa'lı daha... İnanın ki; operanın merkezi İtalya'da Fatsa'dan daha fazla tanınıyor.Sevgili Güreda hanımın, merhum Aydın Çamaş'ın torunu, Huriye kızımızın oğlu... Opera san'atçısı olarak müthiş bir atak yapmış durumda...”
“Sevgili Eruzun; gittikçe yükselen bir başarı trendi diliyor, sevdiklerinle birlikte sağlık içinde yaşamanı Allah’tan niyaz ediyor, yanaklarından öpüyorum.”
Şahsımla ilgili güzel ifadeleri için kendisine teşekkür ediyorum.
Farkettiyseniz sayın Yalın’ın satırlarında sitemler de var.
Ama siteme takılıp kalmak yerine, neyi niçin dediğine bakmakta yarar var.
Kaldı ki; bu güne kadar üzümün sapına, armutun çöpüne çok baktık...
Sayın Yalın’ın, mektubu bana göndermesi sadece şahsımla alakalı bir durum değil elbette...
Bu satırlar, doğup büyüdüğü ve siyasetçi olarak hizmet vermeye çalıştığı memleketi için kuşkusuz...
Kua hastalığı gibi çok zor bir sağlık sorunuyla yaşayan bir hemşerimizin, paylaştığı düşüncelerinde sanırım riya ya da politik bir yön arayamayız.
Ayrıca Fatsa olarak, bu tür bilgi ve tecrübelerden ziyadesiyle yararlanmamız gerekir.
Bilenler bilir...
Memlekete hasret kalmak ve doğduğu toprakları düşünmek bir insan için ağır ve çileli bir iştir.
Öyleyse bu yaralı ve samimi insanlara neden kulak vermeyelim? HOŞÇAKALIN