NEDEN MÜDÜR YAPILMADIM?
1977’de CHP’nin kısa süren bir iktidarı başlamıştı. Milli Eğitim Bakanlığında yıllardır çöreklenmiş gerici kadrolar temizleniyordu. Bunun için atama usulleri de alt üst olmuştu. Örneğin eskiden Gazi Eğitime öğretmen olarak atanabilmek için okulun öğretmenler kurulunun onayını almak ve benzer bir kurumda çalışmış olmak gibi koşullar aranırken 1971 darbesinden sonra bu koşullar askıya alınmış, öğretim kadrosu dağıtılmış ve yerlerine 12 Mart rejiminin ideolojisini benimseyen kişiler getirilmişti.
CHP iktidarı da beklemeye tahammülü olmadığından aynı usullerle Gazi Eğitime öğretmen atamaya başladı. Bu okulu birlikte bitirdiğimiz öğretmenlerden de oraya atamalar yapılıyordu.
Bazı arkadaşlar “Sen kimin kızından aşağısın?” dercesine beni de bu okulda öğretmen olmak için kışkırtmaya başladılar.
Ben de 1977-1978 Öğretim yılında Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü Kamu Yönetimi Lisans Üstü Uzmanlık Programı gibi tumturaklı bir adı olan okula devam eder ve Polatlı Lisesi kadrosundan maaş alırken 2 Mart 1978 tarihli ve 10780 kayıt numaralı dilekçemle Gazi Eğitime nakledilmemi isteme cesaretinde bulundum.
Aman efendim! Ne mümkün! Birkaç kez ilgililere dilekçemin gördüğü işlemi sordum. Her seferinde farklı ama gerçek olmayan sebepler söylendi. Gerçek neden ise oraya müdür olarak atanan kişinin benim görüşlerime aykırı görüşler taşımasıydı. Neydi bu zıt görüşler? Ben dünyanın iki süper güç tarafından paylaşılmak istendiğini, Türkiye’nin ABD emperyalizmi gibi Sovyetlerden de uzak durarak tam bağımsızlık politikası izlemesi gerektiğini savunuyordum. Yeni müdür ise, yalnız ABD’ye karşıydı, Sovyetler Birliği’ni dünya sosyalizminin kalesi olarak görüyordu. Dolayısıyla benim Gazi Eğitim’de yerim olamazdı!
Amme İdaresinde ders yılı bittiğinde 5 Temmuz 1978 tarihli ve 35252 kayıt numaralı dilekçemde Gazi Eğitime atanmamı bir kez daha istedim ve bu kez atanmama engel görülen görüşlerimi 5 maddede açıkladım. Biz zaten Yurtsever Öğretmen Grubu olarak bunların mücadelesini veriyorduk. Ancak bakan Necdet Uğur dışında CHP kadrolarının önemli bir bölümü ve bu arada TÖB-DER yönetimi bizim düşüncelerimize karşıydı
.
Bakanlığa dilekçemde açıkladığım görüşlerim şunlardı: 1) İki süper devlete karşı tam bağımsızlık. 2) Dil, mezhep, siyasi görüş farkları gözetilmeksizin 45 milyon halkın bağımsızlık için birliği, 3) Bütün öğretmenlerin birliği, 3) Öğrenci kimliği olan herkesin, özgürce okula devam edebilmesi, 4) Hangi kaynaktan beslenirse beslensin anarşi ve maceracılığa karşı olmak.
Tabii bu dilekçeme de bir yanıt verilmedi!
Bir süre sonraydı; hemşerim bir avukatın, bir gün bize konuk geldiğinde beni bir okula müdür tayin ettirebileceğini söylemesi ağırıma gitti. “Sakın ha!” dedim. Tepkim, müdür olmaya değil, bunun başkasının torpiliyle gerçekleşecek olmasıydı.
Bakanlıktakiler beni tanımıyorlar mıydı? Tanımıyorlarsa dilekçemi verir, kendimi tanıtırdım.
MÜDÜR OLURSAM
Öyle de yaptım. Orta Öğretim Genel Müdürlüğüne 3 Aralık 1978 tarihli bir dilekçe yazarak Ankara orta dereceli okullardan birine müdür olarak atanmak istendiğimi bildirdim. Kamu Yönetimi Uzmanlık Programı aldığıma göre bu benim zaten hakkımdı. "Ben iyi bir müdürlük yaparım" demedim. Müdür atanırsam okulumda neler yapacağımı 8 maddede yazdım ki sonra “bilmiyorduk” demesinler!
Bunlar özetle şöyleydi: Okullar herhangi bir öğrenci kitlesinin değil, bütün öğrencilerin yuvasıdır. Herkes korkusuzca okula devam edebilmelidir. Okul müdürü, anarşiye karşı bütün öğrencileri birleştirmeli ve sorunları tartışarak çözmelidir. Müdür, her öğretmene eşit davranarak onları birleştirmeli ve onlarla kaynaşmalıdır. Öğretmenleri yönetime katmalı, kendisinden sonraki müdürün kim olması gerektiği konusunda öğretmenlerin görüşlerini almalıdır. Mevcut mevzuat işletilerek öğrencileri de yönetime katmalıdır. Öğretmenlere, çalışanlara ve öğrencilere karşı demokrat olmalıdır, onları dinleyebilmelidir. Okuldaki öğretim koşullarını iyileştirmeli, yeni yayınlardan öğretmenleri haberdar ederek mesleki yetişkinliklerini artırmalı, öğrencilerde okuma alışkanlığını geliştirmelidir.
Bu dilekçeme de bir yanıt gelmedi! (Bu yazıda eleştirilen kişilerin şahsında herkes için söylüyorum: Ya geçmişimize sahip çıkmalı, ya da özeleştiri yaparak hatalarımızdan arındığımızı göstermeliyiz!)
İşte ben müdür olsaydım böyle bir okul kurmaya çalışırdım. Bunları yapmaksızın sıradan bir müdür olmanın ne anlamı olabilirdi ki? Yaklaşık 30 yıl sonra da böyle düşünüyorum.
Ah keşke öyle bir eğitim sistemi kurabilseydik!