CEZAEVLERİNİN DURUMU
Her ülkede olduğu gibi ülkemizde de cezaevlerinin tutuklu ve hükümlü barındırmak açısından bir kapasitesi vardır. Bizde bu rakam 180 bin civarındadır. Ülke ortalamalarına göre bir yapılanma oluşur. Bazı cezaevleri tutuklu ve hükümlü azlığından tasarruf amacı ile kapanır, tekrardan açılır. Bazen da olağanüstü dönemlerde binalar yetersiz kalır. Koğuşlarda kapasitenin 1,5-2 katına çıkar ve bir yatakta iki kişinin kaldığına tanık oluruz. 12 Eylül 1980 sonrasında ve bugünlerde olduğu gibi…Bu yazının kaleme alındığı günlerde tespit edebildiğim kadarıyla yaklaşık 35 000 kişi fazlalık vardı. Bu da birçok cezaevinde bir yatakta iki kişi ya da 10 kişilik koğuşta 15 kişinin kalması anlamına gelmektedir.
Cezanın evrensel amacı intikam almak değil, suç işleyeni eğitmek, bir daha suç işlemesini önlemek ve bunu örnek alıp başkalarının da suç işlememesini sağlamaktır. Ülkemizde ise hemen her konuda olduğu gibi bu konuda da evrensel ilkeler ikinci planda kalır. Bırakın uzun zamanda olacakların hesaplanmasını, sadece bugüne göre hesaplar yapılır. Son (17.Ağustos.2016 tarihinde) çıkan 671 sayılı KHK ile denetimli serbestlik süresi 1 yıl uzatılmıştır. Bunun amacı da bugünlerde FETÖ nün cezaevlerini doldurması ve kapasitenin katlanması olduğunu sanıyorum. Denetimli serbestlik süresinin uzatılmasının çok büyük sakıncaları vardır.
Şöyle ki:
Öncelikle evrensel kurallar yerle bir olmaktadır. Diğer taraftan yapanın yaptığı yanına kalmakta, suçlunun eğitilmesi ilkesi yok olmakta ve nasıl olsa içerde yatılmıyor diye suç işleme eğiliminde olanlara gün doğmaktadır. Afla ya da denetimli serbestlik süresinin uzatılması ile cezaevleri boşaltıldığında suçlarda beklenmedik artışlar olmaktadır. Denetimli serbestlik süresinin uzatılmasında suç ayrımı yapılmıştır. Normal vatandaş olarak benim de (Cinsel suçlar, kasten cinayet, uyuşturucu, terör ve casusluk gibi suçların) kapsam dışında bırakılması gururumu okşamakta, beni hoşnut kılmaktadır. Daha önce de kamuoyunun tepkisini çekmemek için benzer yollar denenmiştir. Halbuki Anayasamızın 10. maddesi yani eşitlik ilkesi bu ayırımın olamayacağını, herkesin haklardan eşit yararlanması kuralı devreye girmiş, af kapsamı dışında bırakılanlar da Anayasa Mahkemesi kararı ile sokaklara salınmıştır. Gerçekten de cinsel istismar da suçtur, hırsızlık da suçtur. Her birinin cezası farklıdır. Birine af çıkarıp, ya da erken çıkmasını sağlayan bir düzenleme yapıp diğerini bu lehe düzenlemeden yararlandırmamak Anayasamızın kabul ettiği bir durum değildir.
Öyleyse çözüm cezaevlerini boşaltmak değildir. Herkes işlediği suçun yasada gösterilen cezasını çekmelidir. Bu aynı zamanda devletin suç işlemeyen namuslu ve dürüst insanlara karşı, suç işleyenle suç işlemeyen arasındaki farkı koruma görevidir. Devlet cezaevlerini boşaltmak gibi işin kolayına kaçmak yerine, cezaevlerini çoğaltmak ve yasada tarif edilen doğrultuda her suçluya cezasını çektirmek zorundadır. Belki biraz fantezi olarak değerlendirilebilir ama, Beştepedeki binanın dış korumasının varlığı ve yüzlerce odanın boş olduğu düşünülürse, neden bir kısmı geçici olarak cezaevi olarak kullanılmasın?