CENAZELER SENİN ŞOV ALANIN DEĞİLDİR
Baştan söyleyeyim.
Görevli veya emekli, işini doğru düzgün yapan hiç bir hocamıza sözüm yok.
Gereksiz alınganlıklara girilmesin lütfen...
Ancak görüyorum ki; bazı hocalarımız için cenazeler, tam bir şov alanı olmuş durumda...
Etmeyin, eylemeyin...
Bu milleti bıktırmayın...
Bu millete eza-cefa etmeyin...
Bu millete tepeden bakmayın...
Zira bu millet, sizden çok çok önde...
Pazar günü Meşebükü’nde bir cenaze...
Cenazenin ardından akşam-yatsı arası Kur’an okunacak ve dualar edilecek.
Vatandaş da o saate kadar sohbette...
Akşam ezanından sonra ilgili hocalarımız damladılar.
Onlar ses cihazlarını hazırlarken, vatandaşın sohbeti devam etti.
Hazırlıklar tamamlanınca da vatandaş susup beklemeye koyuldu.
Anlattığım olayın kahramanı emekli hocamız, mikrofonu eline alınca doğrudan Kur’an okumaya başlayacak sandık.
Ama öyle olmadı. Adamın vaaz veresi geldi.
Çok çok değerli (!) hocamızdan yaklaşık on dakika boyunca fırça yedik. Siz buna zılgıt da diyebilirsiniz.
Zılgıtın içeriğini merak ediyor musunuz?
Efendim; özellikle ikindi ve akşam namazını kılmayan kim varsa o an, o mecliste durmamalıymış...
Bir aydınlandık ki; sormayın gitsin.
Bırakın cenazeyi, bu toplumda beş vakit namazın farz olduğunu bilmeyen kaldı mı?
Zılgıt bununla bitecek ümidini taşırken, sözkonusu kahramanımızın cemaate terbiye veresi geldi.
Cihazı kurma esnasında sohbetimize ister istemez kulak misafiri olan hocamız, bu kez de bu konuya el attı.
Başladı incilerini dökmeye...
Efendim; cenazede ölümden başka birşey konuşulmazmış...
Yapılan sohbetler hep ölüm üzerine olmalıymış...
Düşünün; öğlen cenaze namazı kılınmış, mevta defnedilmiş ve vatandaş cenaze evine gelmiş...
Hangi babayiğit o saatten akşam ezanına kadar “daima, sürekli ve devamlı” ölüm üzerine konuşabilir?
Hocanın anlatımı, tarzı ya da hitabet biçimi talihsizliklerle dolu...
Sonunda dayanamadım, hocanın önünden geçerek o meclisi terkettim.
Çünkü; seviyeden ve bilgiden yoksun böyle bir konuşmayı terketmeliydim.
Bu hoca aynı zamanda, bir başka cenazede helallik alınırken yaptığı konuşma esnasında, kadın cemaatin yoldan geçen bir lombardine hep birlikte gayr-i ihtiyari bakması üzerine; “Ben konuşurken hepiniz bana bakacaksınız, beni dinleyeceksiniz.” diyen hocanın ta kendisi...
Sen kendini dinletemiyorsan cemaat ne yapsın?
Sanırım o kadınlar, eşlerinden bile böyle bir azar işitmemiştir.
Çok sayın hoca! Peygamberimiz İslam Dini’ni insanlara böyle mi anlattı?
Nezaket, hoşgörü ve yumuşak üslup nerede?
Dinimizde aciz bir hayvana bile sert muamele hoşgörülmezken, eşref-i mahlukat diye bilinen insanlara karşı saldırgan ve buyurgan konuşma hakkını nereden alıyorsun?
Belli ki yetersizsin. Bu yüzden, gözündeki çöpü görmek zorundasın.
Öyleyse biraz kitap karıştır.
Azıcık Mevlana oku... Bir tutam Yunus Emre oku... Kıvamında hitabet öğren... Peygamberimizin hayatını iyice oku... Ama ille de psikoloji oku...
Bu kural, senin gibi yapan diğer hocalar için de geçerlidir.
İnsanı anlamadan, insana birşey anlatamazsın.
Cemaati karşında görünce “başkalaşmaktan” vazgeç artık...
Çünkü; cenazeler senin şov alanın değildir.
HOŞÇAKALIN