HUKUK İSTİYORUM
Düşmanlarımın dahi hukuk içersinde cezalandırılmasını istiyorum. 15. Temmuz başarısız ve fakat kanlı darbe kalkışmasından sonra hep beraber nöbet tuttuk, mitingler yaptık, hala da bağırıp çağırmaya devam ediyoruz. Böyle alçakça bir saldırı için her türlü tepkiyi göstermek elbette demokratik hakkımızdır. Kim yaparsa yapsın gösterilmeye de devam edilmelidir.
Ancak:
Burası Türkiye Cumhuriyetidir. Bir muz cumhuriyeti değildir. Olmamalıyız. Olamayız da! Silivri’deki Ergenekon duruşmalarını izlediğim günlerde de benzer konulara değiniyordum. Hukuk devleti olmalıyız. Duygusal olmamalıyız. Sadece yürürlükteki yasaları değil aynı zamanda hukuk kurallarını da göz ardı etmemeliyiz. Hatta evrensel hukuk kurallarını asla dikkatlerimizden kaçırmamalıyız. Çünkü bazen yasalar hukuk kurallarına da aykırı olabilir. Ne tekim Ergenekon davasında hukuk kurallarının ihlal edildiğini, bunun ilerde telafisi imkânsız zararlar oluşturabileceğini dile getirmiş, yine hukuk istiyoruz diye avaz avaz bağırmıştık. Bugün ne kadar haklı olduğumuz ortaya çıkmış, O tarihlerde hukuksuzluğa kurban edilen nice mağdur insan devletin en önemli yerlerinde görevler almaya başlamıştır. Aynı şeyler tekrardan yaşanma Van 100. Yıl Üniversitesi sekreteri, Yarbay Ali Tatar, değerli dostum, yakın arkadaşım İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Uçkun Geray, hukuksuzluk kurbanı olarak hayatını kaybetmiştir. Bugün Manisa’da bir kaymakam intihar etmiş, hukuken suçlu olduğu kesinleşmediği ve artık yargılanıp suçlu olup olmadığını anlamanın da mümkün olamayacağı düşünülürse, ilerde kafalarda soru işareti bırakacağı bir gerçektir.
İnsan hayatı çok önemlidir. İnsanların haksız yere bir gününü, hatta bir saniyesini bile esaret ve tutuklulukla geçirmesi çok önemlidir. Suç işleyenler elbette yargılanmalıdır. Hak ettikleri en ağır cezalarla cezalandırılmalılardır. Ancak maalesef bugün de hukukun ihlal edildiğini görmekteyiz. Bir tarafta Fetullah terör örgütüne istediği her şeyi verdiğini itiraf edenler, hatta bazı şehirlerin belediye başkanlarının istediği arazileri parsel parsel verdiği halde görevi başında kalıp, ifadeye bile çağrılmazken, amirinin sözlü talimatı ile sıradan yardım yapanların ağır aşağılanmalar altında tutuklanması düşündürücüdür. Hemen her yazımda dile getirdiğim gibi devlet yönetme işi ciddiyet ister. Hakimlik, savcılık yapmak vicdan sahibi olmayı gerektirir. Aslında başlı başına insan olmak vicdanlı olmayı gerektirir. Hele bir de karar makamında isen bu sorumluluk daha da artar. Ama bugün Fetullah Terör Örgütünün talimatı ile bazı insanlara haksız yere soruşturma açıp, cezaevlerinde yıllarının geçmesine, hatta intihar etmelerine vesile olup da görevi başında kalan savcıların varlığı hukuk istiyoruz feryadımızın sebeplerindendir.
Sonuç olarak bir hukukçu olarak, hatta sıradan bir vatandaş olarak ülkemizin geleceği, halkımızın geleceği için hukuk istiyoruz!