PDY İLE MÜCADELE EDENLER...
Değerli Fatsalı kardeşlerim; bu yazımda hiçbir siyasi kişi ve kuruluşu ayırdetmeksizin, Ülke menfatini merkeze alan bir analizde bulunmak istiyorum. Naçizane, dilimin döndüğü, aklımın erdiği kadarıyla, dünden bugüne bu PDY ile “gerçek” anlamıyla kimler mücadele etti(?); İşte bu soruya cevap aramaya çalışıyorum.
Öncelikle, vicdanlı bir insan olarak söylersem,Doğu Perinçek’in hakkını teslim etmem gerekir. Tâ, başından beri bu yapıyla mücadelesine şahit oduk. Şu hesabı vardı, bu hesabı vardı, ben ona bakmıyorum. Sanırım 2006 yıllarıydı... Cemâtin en önde gelen kişisi, Samanyolu ve Zaman Gazetesinin kurucusu NURETTİN VEREN, örgütün başka bir yöne gittiğini görerek ayrılmaya karar verdikten sonra televizyonlarda gerçekleri anlatmak istedi. Ne yazık ki, hiçbir hükümet yanlısı tv, O’na ekranlarını açmadı. O’da Perinçek Grubuna ait ULUSAL KANAL ekranlarına çıkmak zorunda kaldı. Çünkü, o günlerde VEREN’i ekranlara çıkarmaya kimse cesaret edememişti.
Ben burada, “vatan sevgisinin” kutsallığına inanan birisi olarak, siyasi aidiyetle hareket etmiyorum. Objektif bir tesbitte bulunuyorum. Daha doğrusu, bulunmak istiyorum.
Birkaç yıldan beri Cumhurbaşkanı, bu yapıyla mücadeleyi adeta tek başına sürüklerken; O’nun tüm gayretlerine rağmen malesef, süreç yavaş işledi. Kabul etmek gerekir ki, hükümetten ve Ak Parti teşkilatlarından da istediği oranda destek göremedi. Cumhurbaşkanı, bir konuşmasında bu duruma işaret etmişti, hatırlarsınız... Çeksiniyorlar mıydı? Bilmiyorum. Davutoğlunun istifasını bundan dolayı mı istedi? Gene bilmiyorum.
Eski Gen. Kurmay başkanımız İlker BAŞBUĞ’u kendilerine engel gördükleri için; “terör örgütünün başı” olarak yargılanmasına itiraz edeni duymadık. (Yalnız, Cumhurbaşkanı, Başbuğ’un tutuklu yargılanmasına ve terörden yargılanmasına itiraz etmişti.)
Ülkücü gelenekten gelen eski Emniyet İstihbarat DaireBaşkanı Hanefi AVCI, Cemât hakkında kitap yazdı diye” marksist” bir örgütle irtibatlandırılarak, haksız yere birkaç yıl hapis yatmasına, hiçbir Allah’ın kulu ses çıkarmadı.
Gene; daha geçenlerde, Emniyet eski İstihbarat Daire Başkanlarından Sabri UZUN: “Bunlarla mücadele ettiği için tehdit edildiğini, eğer; darbe girişiminde başarılı olmuş olsalardı beni ödüreceklerdi” derken, nasıl; gözyaşlarına boğulduğunu tv de izlemiş olmalısınız.
Ulusal basında birkaç yürekli yazar dışında hiçbir kimse bu konulara girmek istemedi. Rasim Ozan KÜTAHYALI, bundan yaklaşık bir-iki ay önce, “Paralelci” pilotlardan bahsetti diye, hakkında soruşturma açıldı ve askeri savcılığa çağrılarak tehdit edildi. (R. Ozan’ın konuşmalarında var bunlar.) Star Gazetesinde yazan Cem KÜÇÜK, Rasim Ozan’ı savunan bir yazı kaleme aldı. Malesef; gazetesinden atıldı, işinden oldu. Rasim Ozan’ın gazetesi Rasim’i korurken, Hükümet yanlısı Star Gazetesi Cem KÜÇÜK’ün arkasında duramadı. Sorarım size, FETÖ’nün içyüzünü ortaya çıkaran yayınlar yapmış olan, A Haberde proğram yapan M.Ali ÖNAL, bir yıldan beri neden ekranlara çıkmıyor?.. Anlatmak istediğim, hükümet yanlısı kişi ve kuruluşlar bile bu yapının üzerine gidemedi. Hayrettin KARAMAN; itikat boyutunda “eleştirel” bir yazı kaleme aldı; devamı gelmedi. DİYANET ise bu işe hiç bulaşmadı.
Ancak, bütün bunlara rağmen; FATSA MÜFTÜMÜZ 15 Temmuz gecesinde meydanda güzel bir duruş sergiledi. Müftümüzü tebrik ediyor; bu duruşun devamını bekliyorum. Hükümet ve Muhalefetin 15 TEMMUZ’dan sonraki söylem ve davranışları da umut verici.İnşallah bu olumlu tutumlar, sürekli hale gelir.
Eğer bu darbe başarılı olmuş olsaydı, ülkemiz kesin bölünürdü. İstanbul ve Ankarayı teslim alsalar bile Anadoluyu alamazlardı. Bu kaotik durum, Güneydoğuyu ayırmak isteyenler için de bir fırsat olurdu. Binlerce insanımızın heder olabileceğini de söylemeye bilmem gerek var mı?
Tv de izlemişsinizdir; bir kahraman “Binbaşımız” beylik tabancasını çekerek, 200 tankı kışladan çıkarmak isteyen, biri general, çok sayıda askeri teslim aldıktan sonra hainlere, nasıl; “tankları halka ateş ede ede süreceklerini” itiraf ettiriyor... İşte, önünde saygıyla eğilinecek insan bu!.. BU BİNBAŞIMIZIN ELLERİNİ DEĞİL; AYAKARINI ÖPMELİYİZ.
GÜNAYDIN, ARINÇ!..
Bülent ARINÇ, 15 TEMMUZ girişiminden sonra ortalıkta hiç gözükmedi. Eski Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL, menfur girişimin hemen başlarında tepkisini ortaya koyan konuşmasını yaptı. Ülkemizin geçtiği bu tehlikeli süreçte Milletimiz; herkezin tutum ve davranışlarını hafızasına not etti. Milletimiz, sağıyla soluyla meydanları mesken tutmuşken,bir haftadır ortalıkta görünmeyen ARINÇ’ın, taa(!) bir hafta sonra çıkıpta “BANA AHMAK DİYEBİLİRSİNİZ;” Ben anlayamadım! Demesi, “gülmem veya kızmam” konusunda beni ikilemde bıraktı. Kendisine yakıştırmış olduğu sıfatı, benim ona söylemeye terbiyem müsade etmediği için, kendisine bir şey söyleyemiyorum.Sadece GÜNAYDIN ARINÇ!.. Demekle iktifa ediyorum. “UYAN DA BALIĞA GİDELİM,” desem de olur.
Sen ki; “bazen düşünüyorum; cübbemi giyeyim, hapse giren bazı mağdur cemaat üyelerinin savunmasını yapayım (neyle savunacaksa?)” demiyor muydun?..
Sen; Başbakan Yardımcısı olacaksın, MGK’nın bir üyesi olarak bütün istihbarat raporlarına muttali olacaksın, artı; bir de Hükümetin Sözcülüğü konumunda bulunacaksın, bütün bunlara rağmen, hiçbir şey bilmeyeceksin. Yapma ARINÇ!.. Bizden inanmamızı bekleme!.. Ne hesabın vardı(?) Allah bilir!.. Demek ki, yiğit “zor zamanlarda” belli oluyor.
Devlet BAHÇELİ’ye gelince: “Bir yiğit ve bir vatansever Türk evladı” olduğunu ortaya koydu. Bazı haberlere göre, ordu içerisindeki “Ülkücü” kanatla irtibata geçerek Cumhurbaşkanını korumaya aldırttığı” söylenmektedir. O kadar teferruatı bilemem ama “Birinci Ordu Komutanıyla” irtibata geçtikten sonra, Cumhurbaşkanını arayarak, “Ankara’ya değil; İstanbul’a giderseniz, sizi koruyacaklar,” diyenin BAHÇELİ olduğunu kesin olarak biliyoruz. FETÖ’nün neden, Bahçeliyle uğraştığını şimdi daha iyi anlamış olduk.
Dedim Ya; “YİĞİT, ZOR ZAMANLARDA BELLİ OLUYOR.”
Bir teklifim var: “Bütün ahmaklar(!) devlet yönetiminden uzak tutulmalı!..
FATSA’nın yiğit evlatları! Gün; bütün siyasi ayrımların bir tarafa bırakılarak, birlik olunması gereken günler. Sözkonusu vatan(!) sa lütfen; teferruatlarla uğraşmayalım!..