GÜZEL MEMLEKETİM
Güzel memleketim, ne bedeller ödedin bunca yıldır ne acılar çekti bu toprakların. Kazma kürekle karşı durdun düşmana, destanlara yazdın da vazgeçmedin bir karış toprağından Anadolu’nun.
Nene hatunlarla, Şerife Bacılarla, Halime Çavuşlar’la, Erzurum’lu Kara Fatmalar’la direndin. Şerife Bacı oldun, Kurtuluş Savaşı'nda yaşlı kadın ve erkekler ile birlikte İnebolu'da bulunan cephaneleri Ankara'ya götürürken çocuğunla ve kağnınla kara kışta donarak öldün.
Halime Çavuş oldun, kimseye kadın olduğunu söylemeden Türk askerinin arasına karıştın. Mühimmat taşımada birçok görev yaptın. Düşmanın açtığı ateş sonucu bir ayağın sakat kaldı. Bir keresinde İnebolu’dan cepheye cephane taşırken Mustafa Kemal Paşa’ya rastladın. Rastladığın kişinin O olduğunu bilmeden, Mustafa Kemal Paşa “Sen üşüyor musun böyle?” diye sorunca. “Bey, 100 bin kişi kurtulacak. Ben öleceğim de ne olacak?” dedin.
Kadını, erkeği, genci, yaşlısı ayağında yırtık pabucun, elinde kuru ekmeğin ile kurdun bu Cumhuriyeti. Yıkıntılar arasından yepyeni bir ülke yarattın. Bağımsız, demokratik, laik temelleri esas alan bir ülkede her bir alanda yeniden şahlandın. Kendine yeten, üreten, çalışan, okuyan yazan ve çağdaş uygarlığı esas alan bir devlet kurdun.
Halkının mutluluğu, bağımsızlığı, insanca yaşamı en önemlisiydi senin için. Mustafa Kemal Atatürk’ün ilke ve inkılapları yol göstericin oldu. Asla değiştirilemez ve değiştirilmesi dahi teklif edilemez ilkeler koruyucun oldu tarih boyu.
Günü geldi tüm dünya savaşa girdi, sen sağduyunu kaybetmedin, zarar vermedin başka insanlara, en akıllı stratejilerle kendini kıyısında tuttun savaşın, gidip savaştan kaçan insanlara kucak açtın, onlarla birlikte üniversitelerini, eğitim kurumlarını daha da ilerilere taşıdın, onları ülkende insanca yaşatmayı bildin. Tüm dünyanın gözünde bağımsızlığın, insani değerlerin sembolü oldun.
Gün geldi, karıştı herşey, kardeş kardeşe düşman oldu, sağcı solcu diye insanlar ayrılıp, birbirinin karşısında durdu, adına darbe dedikleri oluşumla insanların hayatları karardı, binlerce insanın hayatı bir günde değişti, evlatlar babasız kaldı, babalar evlat kokusuna hasret, yıllarca yasaklarla kuşatıldın, işkencelere maruz kaldın. Direndin, dayandın, uğraştın. Ne olursa oldun dedin, bağımsızlık, özgürlük bizim tek şiarımız dedin. Vesayetlere, diktatörlere, yasaklamalara karşıyız dedin. Bunu yaparken ne askerini ezdin, ne halkını. Yine en çok insanına güvendin. Her bir ferdinin yeniden demokrasi ve insan hakları bilinci içinde, özgürlüklerine bağlı, tam bağımsız bireyler olması için yıllarca bedeller ödedin. Halkının yeniden özgür, korkusuz, birbirine güvenen insanlar olması için tüm yetkiyi verdin halkına, seçen de seçilen de sizsiniz dedin. Karar sizindir. Bu ülkenin her bir karış toprağında sizin kanınızın izi vardır, kimse ne sizin adınıza karar verebilir, ne de kimse sizi vesayetine alabilir, yolumuz Mustafa Kemal’in yoludur dedin.
Gün geldi, insanlar yine ayrışmaya başladı, sorgusuz sualsiz götürüldü, yıllarca hapislerde yattı memleketimin en dürüst, demokratik, namuslu insanları, haklarında binbir iftira atıldı, kimi eceliyle, kimi isteyerek hayattan koptu, kiminin de yılları soldu hücrelerde, ruhları direndi, bedenleri iflas etti. Askeri, hocası, bilim adamı, gazetecisi, ülkenin en üst düzey askeri yıllarını geçirdi zindan misali mahpuslarda. Duvar oldu her yer, ne söylesen, ne anlatsan duymaz oldu kulaklar. Bambaşka hesaplar peşinde koşan insanlar, tek derdi memleket olan bu insanları, ne gördü, ne duydu. Adaletin gözleri açıldıkça açıldı, halkın hem bildi, hem bilmedi. Hem gördü, hem görmedi. Büyük bir gaflet yayıldı memleketime. Yine direndi, inancını yitmedi güzel memleketim. Teröre direndi, bombalara direndi. Ateş hattı sardı çevresindeki tüm ülkeleri yine direndi.
Sonra 15 Temmuz gecesi, bir anda kana bulandı yine sokaklar, bombalar yağdı Meclisine. Halkın sokağa çıktı, hiç düşünmeden. Asker sivil karşı karşıya geldi. Bir karmaşa, bir kaos sardı yine dört bir yanımızı. 248 vatandaşımız bir gecede yitirdi yaşamını. Sonrasında her yerde tutuklamalar, güvensizlik ve yine karmaşa. Yıllar yılı yüzyüze baktığımız, devletin her türlü kadrosunda çalışan binlerce insan bir gecede aslında başka planlar peşindeymiş denildi.
Oysa güzel Memleketim biliyoruz ki, ne olursa olsun, gönlümüz yüreğimiz biliyor ki, bu kaosta son bulacak. Yine gerçek demokrasi kazanacak. Yolumuzu aydınlatan Atatürk’ün ve Cumhuriyetin yolu, hangi zorlu yoldan geçip istikrarı sağlamışsa yine sağlayacak. Bu halk senin ilkelerinden, adaletten, insan haklarından ve demokrasiden ne olursa olsun vazgeçmeyecek. Adaletin gözleri şimdi tam da bu zamanda yeniden tam anlamıyla kapanmalı ki, gerçeği tüm açıklığıyla bilebilelim. Halkın hem bilmeli, hem görmeli ki gerçekleri bulalım. Yeter ki sağduyulu olalım, yeter ki değerlerimizi ve umudumuzu yitirmeyelim. Birbirimize yeniden tam anlamıyla güven duyacağımız, insanın insan olduğu için değer verildiği, çıkarsız, hesapsız, yarınlara inancı tam bireyler olarak halkımızı kucakladığımız günlere hep birlikte yürüyelim.