EN BÜYÜK BENİM HAYAT HİKAYEM MUHAMMET ALİ BİRİNCİ BASAMAK
O sabahilk ünvan maçımdan üç gün önce 4610 NorthWest Fifteen Court’taki evimden 5. caddedeki spor salonuna gitmek için çıktığımı hatırlıyorum. O anda bir kavşak noktasında olduğumu, bu kavşağı geçemezsem bir daha bu yola giremeyeceğimi biliyordum. Bir kaç saat içinde ne olduğunu anlayacaktım. Çünkü bu maç bu güne kadar bundan sonraki maçların içinde iptal edilme tehlikelisine en çok yaklaşanıydı. Altı ay önce Chicago’dan bir otobüs almış, Louisville’ e kadar gelmiştim. Burada dünyanın en yetenekli boyacısı olan babam bababam arabanın bir yanını turuncu, yeşil, kırmızı, sarı ve maviye boyamış üstüne de, “ DÜNYANIN EN RENKLİ BOKSÖRÜ CASSİUS CLAY” yazmıştı. Diğer yanında ise şu iki dize vardı.
SONY LİSTON BÜYÜKTÜR
AMA 8. RAUNTTA DÜŞECEKTİR
Otosüse, “Big Red” yani “Büyük Kırmızı” adını takmıştım. Bu araba ile bütün ülkeyi dolaşıyor, Liston’u nasıl yeneceğimi anlatıyor ve şiir okuyordum. Bu maç için bir başkan adayının başkan seçilmek için düzenlediğinden büyük bir kampanya hazırlamıştım. En sevdiğim şiir, “ Clay’in Yiğitlikleri” adlı olanıydı.
Herşey 20 yıl önce başladı.
O gün hepsinin en büyüğü doğdu.
Lousville duduklarından çıkan ilk söz,
“ Bir resim kadar güzelim,
Ben hepsini döverim.” di.Sonra kaba bir sesle dedi ki,
“ Bir öküz kadar güçlüyüm, hatta iki... “
Bu şampiyonun adı, hadi söyleyeyim, En büyükten başkası değil Cassius Clay’di.
Hangi rauntta kazanacağını önceden söyler.
Boksunda herkesi durmadan yere serer.
Ve söylediği rauntta indirir yere.
İşte onun için en büyük dedirtir herkese.
Altı ay boyunca Sonny’i adım adım izlemiştim. Ona, “ Çirkin büyük ayı” adını takmıştım. Yanımda bir de ayı kapanı taşıyordum. Herkese bunu gösteriyordum. Böylece hiçbir gazeteci benden söz etmeden duramıyordu. Bütün bu çalışmalarım boyunca bana dayanak olanlardan bir ünvan maçı için anlaşma yapmalarını istemiştim. Kampanyam sırasında benim için Dünya Ağır Siklet Boks Şampiyonluğu ünvanından daha önemli bir şey olduğunu farketmiştim.
Bu günün hayatımdaki diğer günlerden değişik olacağını anlamam için Angelo’nun kaçar gibi soyunma odasına dalıp,” Biliyor musun dışarıda kim var?” demesi yetti. Yüzünde bir korku vardı. Kapıyı araladı ve ringin kenarında malcolm X duruyor, eski maçların afişlerine bakıyordu. “ Biliyor musun, gazeteciler bunu görürse ne olacak? Seni küçük düşürecek şeyler yazacaklar, seni adeta mahkum edecekler. Maçı durduracaklar belki de ... Lütfen, lütfen “ diyordu. Gözleri kocaman kocaman olmuştu. Onu buradan çıkartmamız gerek. Eğer gazeteciler senin Malcolm X gibi Müslümanlarla ilişkin olduğunu duyarsa herşey biter, mesleğin ölür. Anladın mı, beni dinliyor musun?”
Bugüne kadar en yakın olduğum beyaz adam Angelo Dundee idi. Bilmediği ve anlamadığı tek şey spor salonunda tek X’in Malcolm olmadığıydı. Ben de Cassius X idim. Ben de saygıdeğer Elijoch Muhammet’in müritlerindendim.
Angelo benim üstümde herhangi bir etki yapamayacağını anlayınca kapıyı çekip, çıktı. Sonradan öğrendiğime göre kardeşi Chris’e haber vermiş; o da durumu bu işe yüzbinlerce dolar yatıran, “ Boks tarihinin en büyük ağır siklet şampiyonluğu maçı” diye reklam yapan Bill Mc. Donald’ı durumdan haberdar etmişti.
Chris kapıyı açıp içeriye girdi, “ Cassius, bir dakika baksana, Mc. Donald seni yazıhanede bekliyor. “ dedi. “ Ne hakkında gangster?” diye sordum. Chris ile Angelo iyi arkadaştı ama ben ona gangster derdim çünkü boks antrönerliği yaptığı dönemlerde işe gangsterler el koymuştu.
Chris yavaşça kulağıma eğilerek, “ Bir kaç dakikalık bir iş” dedi. Elbiselerimi giydim, kardeşim Rudy’i de yanıma aldım. Bir kaç dakika sonra Donald’ın yazıhanesinin bulunduğu Convention Hall’e gidiyorduk. Yolda herkes bizi durdurup imza alıyor, Liston hakkında bilgi ve öğüt veriyordu. “ İyi şanslar delikanlı” diyorlardı. Chris gülerek baktı ve, “ Hadi gidelim, Mc Donald bekliyor” dedi.
Yazıhanenin önüne gelince ben kapıdan bir adım geride durdum. Önce kardeşimin girmesini istiyordum ama Chris, “ Mc. Donald seni görmek istiyor, kardeşini değil” dedi.dedi. Bir an durakladım, benim kardeşimden gizli neyim olabilirdi ki? Rudy hiç alınmadan geri çekildi,” Zararı yok, ber burada beklerim.” diye güldü. Biz de Chris ile birlikte yazıhaneye girdik.
Devam edecek.