ORUÇ; BİR İHTİYAÇ MIDIR? 2
“Kılı kırk yararcasına” ibadetlerin şekillerine yoğunlaşmak; İbadetlerde şekilciliğin aşırı yüceltildiği ve manevi şartlarının pek önemsenmediği durumlarda insanda manevi dengenin kurulması bir yana manevi dengesizlik söz konusu olur.
Gerekli feyz ve huzurun alınmasına da engel olur. Çünkü; yaptığı ibadetten kişi, hiçbir zaman tatmin olamaz. Hep; bir şeyleri eksik yapacağı korkusuyla baş başadır.
Bu durum aynı zamanda İslam’ın, “zorlaştırmayınız, kolaylaştırınız” ilkesine de aykırıdır.
İnsanın MANEVi eğitimine katkıda bulunamayan ibadetin, Allah katında ne gibi bir değeri olabilir ki?..
“Tut orucu, ye haramı!..” Sonra da, “yaşasın cennet”.
Bu kadar basit mi(!)
Yani Allah’a “borç” ödüyorsun, kurtuluyorsun.
İşin “niteliği” değil “nice”liği önemli yani(!).
Şekil ve sayı…
Kendini manen ibadete vermesen de “yatıyor -kalkıyorsun” ya, bu yeterli.
Allah’a “borc”unu ödüyorsun ve cennete girmeye hak kazanıyorsun!
Namazının eğitemediği insanlara Yüce Allah; “Vay!.. O namaz kılanların haline” demiyor mu?. Burada anlatılmak istenen elbette; “namaz kılmayın” demek değil; “namazı hakkıyla kılın” demektir.
Eğer; tuttuğumuz oruç, bizleri eğitmiyorsa; “Vay!.. O oruç tutanların haline” de denebilir...
Ve yine eğer; bir “mahşer ve kıyamet” provası sayılan, “haccımız” bizlerde yeni ufuklar açarak, bizleri dönüştüremediyse, “Vay!.. O hac yapanların haline” de denilebilir.
İbadetleri aslında bir “borç-alacak” meselesi olarak görmekten vazgeçmeliyiz. Bir kere Yüce Allah’ın, bizim vereceğimiz “borc”a ihtiyacı yoktur.
Aynı zamanda “borç” kelimesinin olumsuz bir tarafı da vardır. Yani bıktırıcı ve itici bir tarafı…
Namaz BORCU, oruç BORCU, zekat BORCU... Ne kadar; olumsuz bir anlam içerdiğini farkedebiliyor musunuz?..
Eğer; bunu farkettiyseniz; “namaz VAZİFEM, ouç VAZİFEM, zekat VAZİFEM” dediğinizdeki fevkalade anlam farkını da anlamış olmalısınız.
“Kelimelerin dili vardır”. Ağzımızdan çıkan, dilimizden dökülen kelimeler bilinçaltımızı, biz farkında olmasak da etkilerler.
Bir kişiye borcun varsa, ödersin biter.
Ama ibadetleri ömür boyu ödüyorsun gene de bitmiyor bu anlayışa göre.
Namaz kılmanın kendisine ömür boyu bir borç olduğu söylenen bir genç de:
“Ooo!.. Öde- öde bitmez. En iyisi ben, hiç kılmaya başlamayayım daha iyi”, demek durumunda kalabiliyor. Daha doğrusu, o duruma kendini sokabiliyor.
Bu durumda, bazı arayış içerisinde olan kişiler de dinden uzak duruyor.
“Farz” kelimesini “borç” olarak algılamışız. Ödersin ve kurtulursun. Halbuki, “ölmeyece”k kadar yemek-içmek de farz.
Öyleyse; “FARZ kelimesini, “bizlerin maddeten ve manen yapmamız gerekli olan, ihtiyaç duyduğumuz şey” olarak anlarsak daha doğru bir tanımlamada bulunmuş olmaz mıyız?
Aksi bir anlayış, ibadetlerin hem “YÜZEYSEL” ve “ŞEKLEN” yapılmasına neden oluyor hem de insanların ibadetlere karşı “mesafeli” bir bakış açısı geliştirmelerine neden oluyor.
Halbuki; ibadetllere BİR HAVA, SU veya YEMEK gibi ihtiyacımız var.