PİYASA DURGUN MU DURGUN!
Hareketsizlik, tembellik ve edilgenlik insanlar ve toplumlar için mutsuzluk sebebidir. Durmadan çalışılan yerde hem verim artar, hem bolluk olur.
İşte bu yüzdendir ki, hem okulların tatil oluşu hem de Ramazan ayı münasebetiyle piyasa çok durgun. Tabiri caizse esnaf kan ağlıyor diyebiliriz. Tüm esnaflar da bayramı beklemekte,” R00;Belki bir hareket olur da siftah yaparız, kasamıza para girer “ diye ince hesaplar yapıyorlar.
Esnaf ticari hayatını sıkıntılı bir şekilde sürdürmeye çalışırken, odaların, borsaların düzenlediği iftar yemekleri en azından esnaflar arasında kaynaşmayı, dayanışmayı sağladığı gibi, bir nebze olsun piyasanın hareketlenmesini sağladı. Dilerim, bu hareketlilik bayramı beklemez en kısa zamanda süreklilik arzeder de esnafların yüzü güler...
BÜYÜKŞEHİR BÜYÜKŞEHİR OLALI
Hikayeyi bilirsiniz, “Dünyanın en iyi senfoni orkestrası Bayburt’ta bir konser verir. Vatandaş bir şey anlamaz. Konser bitiminde de vatandaşların memnuniyetini öğrenmek için gazeteci, röportaja başlar ve ilk gördüğü kişiden, “Valla Bayburt Bayburt olalı böyle zulüm görmedi” cevabı alır. Ne yalan söyleyeyim, Fatsa Belediyesi ve Büyükşehir Belediyesi ile ilgili şikayetleri sütunlara döksem ne haberlere ne de kendimize yazı yazmaya yer kalır.
R00;Şikayete gelenlere de söylediğim cevap zaten bu oluyor. “Kardeşim, kendim yazıyor kendim okuyorum. Boşuna ne sen yorul ne ben yorulayım” diyerek kibarca dinleyip gönlünü okşayıp yolcu ediyorum. Eğer biraz gaz verip sıkıntıyı ortaya döksek, Mevla hak getire...
Ben yine de Ramazan ayında kimseyi üzmeyeyim. Şikayetlerin başında temizlik, yolların tozdan topraktan geçilmediği, belediye anoslarının cihazların eski ya da bakımsız oluşundan olsa gerek yeteri kadar duyulmaması, asfalt yapılacak denildiği halde yapılmaması, hatta yapılan yerlerin doğalgaz alt yapı çalışmaları nedeniyle yeniden kazıldığı, yolların köstebek yuvasına döndüğü vb. gibi onlarca şikayet...
Hatta bir tanesi çok ilginç. Vatandaşın biri Belediyeyi arayıp derdini anlatıyor. Aldığı cevap,” Oraya biz bakmıyoruz, Ordu Büyükşehir Belediyesi bakıyor” olunca vatandaş, “ Acaba ben Giresun Belediyesini mi aradım?” diye telefon numaralarını kontrol ediyor ve tekrar arıyor. Aldığı cevap aynı olunca, “Kardeşim o zaman niye burada bekliyorsunuz. Kalkın evinize gidin, buraya da Ordu Büyükşehir Belediyesi elemanları baksın” diyerek telefonu kapatıyor. Sonuç olarak vatandaş mazeret değil, çözüm istiyor.
“Büyükşehir olalı bu kadar zulüm görmemiştik” demeye de dilim varmıyor. Ben hala umudumu taşımaya devam ediyorum; ama ne kadar daha sürer bilemiyorum.
HADDİNİ BİLMEK!
Önceki gün çok ilginç bir telefon görüşmesi gerçekletirdim.
Valla ne günlere kaldık... Sizinle de paylaşmak istedim.
Kaymakamlık Basın İşleri’nden sorumlu bir bayan gazetemizi arayıp,
-Güneş Gazetesi değil mi?
-Evet Güneş Gazetesi buyurun...
-Kiminle görüşüyorum?
-Ferudun Altuntaş ben. Buyurun.
-Ben Kaymakamlıktan arıyorum. İsmim....
Size bir haber göndermiştik. Yayınlandı mı?
-Bilmiyorum. Bize her gün çevremizden yüzlerce haber geliyor Hangi haberdi?
- Sahil Güvenlikle ilgili bir haber.
-Anladım. Yayınlanmadı zannediyorsam.
-Bugün aslında son gündü. Ama ben size bir gün daha veriyorum. Haberi yayınlayın ve kuruma dilekçe ile hangi gün gün yayınlandığını bildirin.
Bir an arkadaşlar arasında kamera şakası yapılıyor zannettim. R00;Sağa sola baktım. Her hangi bir çekim falan yok. Yanlış mı anladım diye telefondaki kişiye tekrar sordum,” Haber yapılacak ve biz haberin çıktığı gazeteyle birlikte bir de dilekçe mi yazacağız” diye sordum Aldığım cevap aynı olunca...
-Hanımefendi. Böyle bir kelimeyi duymamış olayım. Ben sizin memurunuz muyum ki, hem ısmarlama haber yapacağım hem de dilekçe ile size bildireceğim. Böyle bir şeyi ne hakla bizden talep edebiliyorsunuz ki?
- Ama ben sizin gazetenizi okumuyorum. Haberin çıkıp çıkmadığını nereden bileceğim ki.
-O sizin sorununuz. İster okuyun ister okumayın. Bizim sorunumuz değil.
Karşımdaki basınla ilgili görevli bayan...
-Ferudun bey
-Efendim
-Haddinizi bilin.
-Biz değil de siz haddiniz bilin derken telefon pat diye nezaketsiz ve terbiyesizce kapatıldı.
-Valla kimin haddini bilip bilmediği ortada. Hem basınla ilgili sorumluluk alacaksın, hem de gazeteleri takip etmeden, haberi yayınlayan gazeteden imzalı, kaşeli dilekçe isteyeceksin... Vay anasını be.. ne günlere kaldık.
Telefon görüşmesi bitince acaba basınla ilgili bir değişiklik olup olmadığını öğrenmek için Ordu Valiliği Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Vedaz Öz’ü aradım. Yukarıdaki görüşmeyi aktardım. Asla böyle bir durumun söz konusu olmadığını böyle bir isteğin de çok ayıp ve garip bir durum olduğunu ifade etti.
Son yıllarda alıştığımız sistem gibi işe göre kişi değil de, kişiye göre iş bulunup verilirse sonuç da böyle oluyor.
Resmi bir kurumda çalışmanın verdiği rahatlıkla vatandaşa karşı kafasına göre hareket eden, laf söyleyen, kendi sorumluluğunda olmasına rağmen işi başkasına yükleyen çalışanları bu lüksünden kurtarmak ve çorbada tuzumuzun olması için gerekli yerlere duyurumuzu aktaracağız.
Konuyu daire içinde duyar duymaz telefonla arayıp üzüldüğünü dile getiren Sayın Kaykamımız Mehmet Yapıcı’ya, nazik ve kibar davranışından dolayı teşekkür ediyorum. Zaten bizim de bir vatandaş olarak özlediğimiz ve beklediğimiz uslup budur.