YARIM KADINLAR
Hergün bir parça daha eksiliyoruz. Hergün bir kadının hayatı daha yarım kalıyor. Evladı bu hayattan koparılan bir annenin daha yüreği, parça parça kanıyor. Gün geliyor bombalara, gün geliyor kurşunlara, gün geliyor fişeklere siper etse de yüreğini, kurtaramıyor yavrusunun düşlerle dolu geleceğini.
Gidiyor ceylan gözlü, gidiyor gülünce güneşler açanı, gidiyor gözünden sakındığı. Bir bombada kaybediyor hayatının geri kalanını, bir bombada uçup gidiyor ne varsa sakladığı, yaşattığı, yoktan varettiği. Geçmişi, bir toz bulutuyla kaplanırken; geleceği, sislerin ardında gözü yaşlı bir yavru ceylana dönüyor.
Sonra birileri çıkıp konuşmaya başlıyor. Üstelik onlar ki, olan bitenden sorumlu olması gereken, koruyup kollaması gereken, düzenden düzensizlikten, huzurdan huzursuzluktan, barıştan, savaştan; bir bir hesap sorulması gerekenler.
Diyor ki, kadın eksiktir, yarımdır çocuk yapmazsa, çocuk yapmayı, evini değil; işini öncelikli sayarsa, yarımdır kadın. Diyor ki, neyi planlıyorsunuz? Ne kadar çocuk yapabiliyorsanız yapın, çocuk öyle planla falan yapılmaz, 3-5 tane olacak. Yoksa nüfusumuz azalıyor, zürriyetimiz bitiyor.
Öyle diyor da, doğacak çocuklara güzel bir yaşam sağlamayı, onların canlarını korumayı, onları kansız, gözyaşı dökülmeyen bir toprak parçasında yaşatmayı beceremiyor.
Her gün savaşlara doğuyor çocuklar, teröre, gözyaşına bulanıyor kahkahaları. Her gün bir evlat daha kaybediyor yaşamını. Her gün bir kadın daha yarım kalıyor istemeden. Bir can daha yitip giderken, izliyoruz olan biteni. Konuşmalar tekrarlanıyor, aynı sözler, aynı nakaratlar yineleniyor, sonra yine derken, bakın zürriyetimiz bombalarla, mayınlarla, tuzaklarla azalıyor. Bir kadın daha doğurmadığı için değil de, doğurduğu bir cana gözünüz gibi bakamadığınız için ....