ZÜRRİYET
Ülkemiz gün geçtikçe katlanarak artan bir nüfusa sahipken, sayın Cumhurbaşkanı, ‘nüfus planlaması, doğum kontrolü de neymiş, zürriyetimizi daha da arttıracağız’ demiş. Her fırsatta en az 3 çocuk şartıyla, evlenenlere nikah cüzdanını veren, sayın Cumhurbaşkanı ve iktidar partisinin milletvekilleri, artık bununla da yetinmeyerek, nüfus planlamasının da gereksiz olduğunu beyan ederek, konuyu daha da ileri noktalara taşıdı.
Nüfus planlaması ve doğum kontrol yöntemleri ile anne bebek ölümlerinin azaltıldığı, nüfusun bir nebze olsun kontrol altına alındığı, köy köy gezerek, halkı bilinçlendirmek için çalışmalar yapıldığı uzun yılların emeğini, mesaisini ve onca fedakar insanın çabasını bir çırpıda silen ve aslında yapılanların bir hiç olduğu noktasına getiren bir anlayışla karşı karşıya geliyoruz şimdi. Nüfus planlaması olmaması demek, bir kadının fiziken yapabileceği kadar çocuk yapması demek. Bu 3 de olur, 5 te olur 10 da olur. Kadının hayatını o çocuklara vakfetmesinden geçtik, bütün hayatını verse de, o çocukların; sağlıklı, mutlu, iyi yetişmiş, iyi eğitim almış bir birey olmasını nasıl sağlayacakları, büyük bir merak konusu.
Malum toplum şartları zorlayıcı. Çocukları yedirdin, içirdin, giydirdin diyelim; eğitimini de sağladın; tacizden korudun, ensestten korudun, askeri bedelli yaptırdın, iyi bir yere gönderdin, sokakta bomba rastlamadı, tomalar uzak geçti, gaz fişeği isabet etmedi, biber gazı gözünü teğet geçti; iş kazasına uğramadı, asılsız iddialarla hapislerde çürümedi, kocası, nişanlısı tarafından öldürülmedi, en nihayetinde hayatını idame ettiren, yaşama hakkına sahip bir birey olarak zürriyete zürriyet kattı.
Sanattan anlamasa da, bilimi teğet geçse de, sinemayı, tiyatroyu, konseri, resmi ismen bilip, pahalı cep telefonu markalarını ezberden söyleyen, eşini televizyonda beğenen, önce elektrik alıp, sonra o elektriği fitil fitil burnundan getiren, komşusuna selam vermeyip, facebookta en kralından, alengirli lafları birbiri ardına sıralayan; işi olmasa da kömürü, baklagili, bakım parası olunca yeter de artar diye gece gündüz sevinen, üretmeyen, tüketen, tüketecek bir şey bulamasa da olmayanı harcayıp, ömrü billah borçlu gezen, tatil, gezi, farklı kültürler gibi zaruri yaklaşımları gereksiz sayan, kendine yaklaşana uzak, kibar olana tuzak; tepeden bakanı, bağırıp çağıranı sonsuz seven; okumak, yazmak, düşünmek gibi eylemleri zararlı görüp, ne kadar az düşünürsek o kadar mutluyuzu slogan edinen, profili düşük, ideolojisi yüksek, gözüyle gördüğüne inanmayan, söylenene itiraz etmeyen, edeni sevmeyen; iktidara herşey hak, iktidar olmayana müstehak bir birey olarak da zürriyetin birlik ve beraberliğini sağlamak, gelecek nesillere sağlam bir zürriyet aktarmak için elinden geleni yapan bireylerimiz olur.