DEMOKRASİ VE MECLİS
İktidar Partisi kongre yapıp yeni Genel Başkanı’nı seçti geçtiğimiz günlerde. Yeni Genel Başkan’ın ilk sözü ise, Başkanlık sistemine geçiş için söz vermesiydi. Aslında fiili olan durumun kağıt üstünde de gerçeğine uygun hale getirilmesini istiyordu sayın Başbakan. ‘Partimizin genel Başkanı, daimi Başkanı sözleriyle, zaten sayın Cumhurbaşkanı fiili olarak yürütmenin başı olurken, teoride öyle olmaması düşünülemezdi. Sayın Cumhurbaşkanı’nın mesajı okunurken, tüm partililerin aynı anda ayağa kalkıp, sözlerini ayakta dinlemesi de bunun göstergesi değil miydi?
Cumhurbaşkanı’nı halkın seçmesi, fiili bir durum oluşturmuş muydu gerçekte? Aslında oluşturmuştu. İktidar partisinin son kongresi de bunu açıkça gösteriyordu. Bir anda gidiveren bir Başbakan, bir anda getirilen yeni Başbakan, hükümetin ilk toplantısını Saray’da yapmaları, icraatların Cumhurbaşkanı’na sormadan yapılamaması, birçok kararın tek merkezden alınması, fiili durumun değil, teorik durumun da oluştuğunu gösteriyordu.
550 Milletvekili olan bir Meclis artık fiili olarak da, teorik olarak da karar alma mekanizmalarını yitirmiş değil miydi? Sadece iktidar Partisi değil, muhalefet partileri de genel gidişatta söz sahibi olamıyordu. Bunca masraf, bunca ödeme aslında neye yarıyordu.
Muhalefet partilerinin içişleri, yapacakları kongreler, Genel Başkanları dahil, aynı yerden gelecek sözleri beklemiyor muydu sanki. Muhalefet biraraya gelip de bir hükümeti dahi kuramazken, iktidar partisi ile birlikte Dokunulmazlıkları çok da iyi kaldırıveriyordu. Dokunulmazlıklar kalkınca, bunun terör örgütünün geleceğinde bir mağduriyet, ve zemin kaydırması olacağını bilmiyor muydu muhalefet partileri. Öyle bir noktada nerdeyse söz söyleme ve düşünme yetilerini kaybediyorlardı.
Milletimizde öyle bir düşünce girdabında kalmıştı ki, tek çare Başkanlıktı, herşeyin çaresi başkanlıktı, tüm sorunlar bir gecede sona erecekti Başkanlık sistemi gelince. Aslında terörde bu yüzdendi, işsizlik te, Suriye iç savaşı da, İşid bombası da, yolsuzlukta bir çırpıda bitiverecekti.
Öyle ya, Başkanlık sistemi olmayınca eli kolu bağlanıyordu yürütmenin. Ne icraatlar, ne de ekonomik kalkınma gerçekleşemiyor, muhalefet her yolu tıkıyordu. Meclis sayın Cumhurbaşkanı’nın yapmak istediklerine engel oluyor, ülke gitgide daha da gerilere doğru gidiveriyordu.
Tez zamanda Başkanlık sistemi gelmeliydi ki, daha fazla duble yol, daha fazla bina yapılmalı; daha fazla canlanma yaşanmalıydı bu ülkede. Halkımızın refahı, geleceğimizin tek güvencesi buydu.