SEVGİNİN GÜCÜ
İnsan neslinin karmaşık bir yapısı vardır. Karmaşık olduğu kadar ilginç bir yapıdır bu…
Bir gazetede şöyle bir haber vardı:
Bir okulda bir öğretmen, bezelyeleri iki ayrı kavanoza doldurdu. Kapağını da sıkıca kapattı. Bir grup öğrenci, kavanozun birini “güzel bezelye, iyi bezelye, tatlı bezelye” gibi olumlu cümlelerle seslenerek okşamaya başladılar.
İkinci gruptaki çocuklar da diğer bezelye kavanozunu, “çirkin bezelye, kötü bezelye” cümleleriyle seslenerek okşadılar. Bu işlem yaklaşık bir ay devam etti.
Bir ay sonunda görüldü ki; olumlu cümlelerle okşanan kavanozdaki bezelyeler taptaze ve ilk günkü görünümünden hiçbir şey kaybetmemişler… İkinci gruptaki çocukların olumsuz cümlelerle okşadıkları bezelyelerin ise renginin ve kokusunun bozulduğu görülmüştü. Aradaki fark inanılmazdı.
Bu ilginç durum bize şunu göstermektedir; insanlar günlük yaşamları içerisinde çevresine olumlu veya olumsuz sinyaller göndermektedirler. Bu sinyaller olumlu ise pozitif, olumsuz ise negatif enerji yüklü frekanslardır.
Zaten insan hücrelerinin, etrafa belli oranda frekans yaydığı bilim adamları tarafından da ortaya konulmuş bir gerçektir.
Arkadaşlarımızla, ailemizle veya çocuklarımızla olan ilişkilerimizde onlara-“bezelye” örneğinde olduğu gibi olumlu veya olumsuz sinyaller göndermekteyiz. Bu, elbette bilinçli olarak yaptığımız bir işlem değildir.
Farkına varamadığımız, bu sevgiden yoksun davranışlarımız ilişkilerimizi hep sabote etmekte ve beklediğimiz güzel sonuçları elde edememekteyiz.
Unutmayalım ki; güzel düşünen insan güzel bakar, güzel bakan insan da güzel görür. Güzel gören güzel konuşur ve tatlı dilli olur.
Tatlı dil, savaşı bile durduran güç haline dönüşür. Onun için Yunus:
“Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı” derken bu gerçeği çok güzel ifade eder.
Bu kadarla da kalmaz, güzel düşünen insanın vücudu mutluluk (serotonin) hormonu üretir; kimyasallar tam bir denge içerisinde hareket eder.
Evet, “bezelyeler” sevgiyle okşanmaya ihtiyaç duyuyor. Ya insanlar?..
Ya geleceğimiz olan çocuklarımız, biricik evlatlarımız?
Onlar, “güzel çocuk, tatlı çocuk, akıllı çocuk” denilmesine gereksinim duymuyorlar mı? “Annem ve babam benimle ilgilensinler, bana gülümsesinler, tatlı sözlerle seslensinler, beni sevgiyle kucaklasınlar, başımı okşasınlar” demiyorlar mı?
Çocuklarımıza nitelikli zaman ayırabiliyor muyuz? Onlarla birlikte balık tutmaya veya bir hafta sonu lunaparka gidebiliyor muyuz?
İşte; hayatımızın her alanı için en güzel örnek olan Hz. Peygamber’in Medine sokaklarındaki miniklerden Zeyd'le olan hatırası:
Zeyd 3 ya da 5 yaşlarında idi. Zeyd’in çok bağlandığı, çok sevdiği, adını Umeyr koyduğu küçük bir kuşu vardı.
Hz. Peygamber Zeyd’i her gördüğünde “Umeyr’in babası” anlamında “Ebu Umeyr” diye hitap ederdi ona. Bir gün Zeyd’in kuşu öldü. Onun ölümü Zeyd’i çok üzdü.
Kuşun öldüğü günlerde Hz. Peygamber Zeyd’in evine gitti. Çocuğun kederli hali, Hz. Peygamber’in merhametli kalbini etkiledi. Onu neşelendirmek istedi. Çocuğun saçlarını okşayarak yanağını öptü. Gülümseyerek:
−“Ya Ebu Umeyr! Nüğayr (serçe kuşuna benzeyen bir kuş veya bülbül) ne oldu?” dedi. “Hayvanı ne yaptın?..”
Zeyd, Hz. Peygamber’in kalbe huzur veren ilgisiyle ferahlamıştı.
Birçok insan çocukluklarında bir takım travmalar geçirmişlerdir. Şimdiki hayatlarında hala daha üzüntü ve hasret duygularını yaşamaya devam ederler. Sevgi ihtiyaçlarını bir türlü tatmin edemez ve bütün ilişkilerinde eski anıları canlı bir şekilde yaşamaya devam ederler. Yaşamı, çocukluktaki yaşanmış anıların işgali ve ipoteği altındadır.
Toplum içerisinde soru sormak ister; soramaz. Boğazında bir şeyler düğümlenir. Kendini ifade etmek ister, yüzü kızarır. Herhangi bir işe giriştiğinde cesareti kırılır. Farkına varamadığı engeller hayatı boyunca hep karşısına dikilir.
Silik kişilikler, ürkek bakışlar, İğdiş edilmiş hayatlar…
Etrafına dikkatle bakarsan, görürsün onlardan birçoklarını. Yanı başında veya az ötede…
O kadar çoklar ki…
Acı ama gerçek bu…
Neyse ki; bu durumu tersine çevirmek elimizde. Biricik çocuklarımıza karşı yeterince sevgiyle yaklaşır, başlarını güzel sözlerle okşarsak, gelecekte dünyamızı daha yaşanılır bir dünya haline getirecek nesiller yetiştirebiliriz.
Öyleyse; çocuklarımızı sevgiyle okşayalım!
Güzel bir gelecek için…
Okul çocuklarının bezelye kavanozlarını okşadığı gibi...
Hz. Peygamberin Zeyd’in başını okşadığı gibi...