POSİTİVİST OLMAYAN HALK
Sayın Meclis Başkanı’nın laiklik ile ilgili sözleri eleştiri konusu olmuş, birçok yerde basın açıklamaları yapılıp, kendisi hakkında suç duyurusunda bulunulurken, birden bire sayın Başkan’ın 2014 yılında Eskişehir’de yaptığı bir konuşmanın videosu gündeme düşüverdi.
Meclis Başkanımız yaptığı konuşmada, laiklik ile ilgili söylediklerini aratır konuşmalar yapmış.‘Cumhuriyeti kuranlar positivistti demiş, elle tutup, gözle gördüklerine inanırlar, ayetler gözle görülür mü görünmez, yani onlara inanmazlar, Semavi Dinleri tanımazlar, o adamı da bir türlü öldüremediler demiş, o adam dediği Mustafa Kemal Atatürk, 76 yıl oldu halen ölmez deyip duruyorlar, adam öldü kabul etmiyorlar, bu nasıl bir gericiliktir’ demiş. Eğitime de positivismin, 2. Mahmut ile girdiğini ve Cumhuriyeti kuranlarla devam ettiğini ifade etmiş.
Sayın Başkan’ın kendi düşünceleri bunlar, olabilir; üstelik o zaman Meclis Başkanı da değil. Fakat kendisi öyle çıkarımlar yapmış ki, hangi felsefi akımdan besleniyor, hangi çerçeveden bakılması gerekir, anlamak zor. Fakat şu noktada fena yanılıyor.
Şu an positivismi çoktan aşmış bir ülke gerçeğini yaşıyoruz biz. Bizim halkımız artık ne gördüğüne, ne de duyduğuna inanıyor. Aksine gözünün önünde olan biteni, kulaklarıyla açık açık duyduklarını görmemiş, duymamış sayıyor.
Halkımızın gözünün önünde ne yolsuzluklar yaşanıyor da, yok olmamıştır diyor. Telefon kayıtlarını dinliyor, milyonların nasıl aklandığını; para sayma makinelerinin nerelerde saklandığını görüyor da yok olmamıştır diyor. Ayakkabı kutularından çıkan dolarları vardır bir sebebi diyerek yok sayıyor, verilen rüşvetleri, milyonluk saatleri hak etmiştir, vatan içindir diyerek sineye çekiyor. Milyonluk işletmeler hiç pahasına satılıyor, vatanın her karış toprağı birilerine peşkeş çekiliyor, e vardır bir sebebi diyebiliyor. Üstelik sadece demekle kalmıyor, iyi olmuş diye de seviniyor.
Üstelik halkımız, bu felsefi akımlarda bir adım ileri giderek, olmayanı da maddi bir gerçeklik olarak algılama yeteneğine sahip. Yıllardır hiçbir delil yokken hücrelerde, örgüt üyesi diye yatan gazeteci, asker, siyasetçi, yazar, bilim insanı onca insana, olsun delil olmasa da, sahte delil olsa da bunlar örgüt üyesidir, bunlar suçludur diyebiliyor. Yıllar sonra bu insanlar tamamen suçsuz olduklarında ise, yine hiç istifini bozmadan, onları suçlayanları, hücrelere atanları, cezalandıranları, onlar değil, başkaları yaptı, zavallılar kandırıldı diyebiliyor.
Diyeceğim odur ki, Sayın Kahraman, hiç üzülmeyin, ne 2. Mahmut’la ne de Cumhuriyet’le bu ülkeye positivism hiç uğramamış. Görülmeyen ve duyulmayanlar ülkenin her kesiminde öylesine yayılmış ki, kimse artık ne gördüğüne ne de duyduğuna inanır olmuş. Bir varmış bir yokmuş…