HANGİSİ YALAN
Sayın Cumhurbaşkanı televizyonlara çıkıp: ‘Dolmabahçe mutabakatı yoktur!’ diyor. Eski TBMM başkanı, eski başbakan yardımcısı, yıllarca Manisa ve Bursa milletvekilliği yapmış, üstelik kendi ifadesi ile özgül ağırlığı da olan Sayın Bülent Arınç: ‘Dolmabahçe görüşmelerinin her aşamasından Sayın Cumhurbaşkanının haberi vardır.’ Diyor.
Peki ama Dolmabahçe mutabakatı var mı? Yok mu?
Biz şimdi koskoca Cumhurbaşkanına mı inanacağız, yoksa koskoca milletvekili, başbakan yardımcısı, meclis başkanına mı inanacağız. Birisi doğruyu söylemiyor. Birisi var, diğeri yok diyor.
Varsa neden yok deniliyor. Yoksa HDP milletvekillerinin İç İşleri Bakanı Sayın Efkan Ala ve Başbakan Yardımcısı Sayın Yalçın Doğan’la çektirdikleri fotoğraf neden Dolmabahçe mutabakatının fotoğrafı olarak lanse ediliyor?
Çünkü:
Trabzon’da hakeme saldıran bir tıfıla emniyet çıkışında: Trabzon seninle guru duyuyor diye alkış tutan bir ülkede yaşıyoruz.
Amed spor galip geldi diye yöneticilerini tribünden atan, Onlara adeta siz gidin kendi liginizi kurup, kendi aranızda maç yapın. Gelip de bizi neden yeniyorsunuz mesajı verenlerle aynı havayı soluyoruz.
Dün Stokholm’da görüşme yapıldı diyenlere: ‘Bunu söyleyenler müfteridir. Şerefsizdir.’ Derken, bugün: ‘Ülkenin refahı için bu görüşmelerin yapılması gerekirdi:’ diyenlerin yönettiği ve her seçimde oy artırdığı bir ülkede yaşıyoruz.
Dün Ergenekon ve Balyoz davasının kumpas olduğunu iddia edenlere: ‘Sen bu davanın avukatı isen ben de savcısıyım.’ Diyenlerin bugün bu kumpası düzenleyenlerin inine girmekten gurur duyduğu bir ülkede yaşıyoruz.
Ülkenin üst düzey bürokratlarına, üst düzey komutanlarına, üniversite hocalarına kumpaslarla aklın hayalin alamayacağı cezaları verdirip, Mercedes marka araçlarla taltif edildiği halde, bugün soluğu yurt dışında alan savcıların olduğu bir ülkede yaşıyoruz.
Yaklaşık beş ay önce; ‘Anayasaya ve laiklik ilkesine sadık kalacağıma…. Namusum üzerine söz veririm! Derken, bugün anayasadan laiklik ilkesini kaldıralım diyenlerin protokolde 2. sırayı aldığı bir ülkede yaşıyoruz.
Sadece çarpıcı (6) hususu dile getirdim. Bu çarpıklıkları alt alta sıralamaya kalkışırsam ciltler dolusu bir kitap oluşacak kadar bereketli çarpıklıkların olduğu güzel bir ülkede yaşıyoruz. Hal böyle olunca kimin yalan söylediğinin, hangisinin yalan olduğunun ne anlamı kalıyor ki!