FINDIKTA "ALAN BAZLI" DESTEĞİN DEZAVANTAJI
Yazının başlığına bakarak; “üreticilerin desteklenmesine” karşı olduğum anlaşılmasın. Aksine... Yazıyı sabırla sonuna kadar okumanız halinde ne demek istediğimi anlayacağınızı sanıyorum.
2015-2016 yılı fındık sezonunun ilk yedi ayında yapılan 168 bin ton iç fındık ihracatından 1 milyar 600 milyon dolar gelir elde edilmiş.
Geçen yılın ilk 7 ayında ise, 144 bin ton fındık ihracatından 1 milyar 780 milyon dolar gelir elde edilmişti.
Bu durum, fındık piyasasının istikrarsız, oynak bir zeminde hareket ettiğini gösterir. Bu yılki ihracatın geçen yıldan sadece (yaklaşık) “25 bin ton” fazla olmasına rağmen, fiyatların yarıya düşmesi, işin içinde bir “alicengiz oyunu” olduğunu gösteriyor.
Zirat odaları yetkilileri: “aman; fındığınızı satmayın! Geçen yıldan açık var, bu yıl fındık para edecek” derken, şimdi; “vallahi bu işe biz de şaştık. Fındığın artmaması için hiç bir sebep yok,” demektedirler.
Anlayacağınız herkes ters-köşe olmuş vaziyette.
Söylenti o ki; ihracatçı, “biz, üreticinin yanındayız” dediği halde; aslında fındığın fiyatının artmasını istememekte, fındık alımını düşürerek önümüzdeki sezonun fiyatını şimdiden belirlemeye çalışmaktadır.
Bu sezonda fındık fiyatını yarıya düşüren ihracatçı, kârını geçen yıla göre ikiye katlamıştır. O halde, neden; daha çok fındık alarak fiyatı yükseltsin ki?
Bu belirtilere bakarak; İhracatta bir tekelleşmenin olduğunu görmemek için “kör” olmak lazım.
Taban fiyatı uygulaması, acilen gündeme gelmek zorunda. Çünkü; fındıkta fiyat istikrarını başka hiç bir araçla sağlayamazsınız. Bugün; Amerika’da “badem” ürününe devlet, kooperatifler vasıtasıyla taban fiyatı uygulamaktadır. Bizde de olması gereken budur. Şu anda uygulanmakta olan alan bazlı desteğin çiftçi açısından hiç bir getirisi kalmamıştır.
Bu sezon, fındık üreticisine ödenmesi öngörülen destek, 850 milyon TL dır. 1 ton fındık için yapılan destek yaklaşık 1000 liradır. Yani, bu destek bizim 1 kg fındıktan alacağımız 8 lirayı en fazla 9 lira yapar. Fındıkta yapacağı katkı, kg başına sadece 1 liradır.
850 milyon tl destek, dolar bazında yaklaşık 300 milyon dolar yapar. İddia ediyorum: “devlet, destekleme alımı yapsın; zararı 300 milyon doları kesinlikle geçmez. devletin akıllı bir ihracat politikası izlemesi halinde kâr bile yapabilir.
Bir de; ihracat AB ülkelerine sıkışmış vaziyette. Türkiye, eski Türkiye değil. Artık kolları dünyanın dört bir köşesine uzanabiliyor. Pazar yelpazesini eğer genişletebilirsek; elimizdeki fındık yetmez bile...
KARŞIYIM ARKADAŞ!
Bir televizyon dizisindeki” Mandıra Filozofu” tiplemesini bilirsiniz. Günümüz hayat şartlarının insanlara bazı alışkanlıkları dikte etmesine hep; “ben buna karşıyım arkadaş!” diyerek tepkisini ortaya koyar mandıra filozofu.
Modern hayat tarzının, insanları edilgen hale getirmesine itiraz eder; “doğal yaşam”dan yana tavrını ortaya koyar. Mesela; insanların “zamanın esiri” olmalarına dikkat çekmek için:
“Ben, saat taşımaya karşıyım arkadaş!” der.
“Cep telefonlarının olmadığı bir dünya” düşünemeyen insanlara; cep telefonu olmadan da yaşanılabiceğini anlatmak için:
“Ben, cep telefonuna karşıyım arkadaş!” der.
Yani; Mandıra Filozofu doğal yaşamdan yanadır.
Aslında “Mandıra Filozofu” çok haklıdır. Bağımlılığımız o kadar artmıştır ki; adeta teknoloji bizleri “esir” almıştır.
Ben de, Mandıra Filozofu gibi, bazı şeylere karşıyım:
q Birincisi; siyasilerin siyaseti bir“kandırma aracı”olarak görrmelerine karşıyım.
Çünkü; Türkiye'de siyaset, “çözüme” yönelik değil; “yıpratmaya” yönelik yapılıyor. Tek dertleri rakiplerini altetmek, rakiplerine iş yaptırmamak. (Siyaseti “adam gibi” yapanları tenzih ediyorum.)
Hani; “karı-koca kavgalarında” olan, çocuklara olur ya; bu kavgada olan da “halka” oluyor.Kavgalarını sürdürebilmeleri için halkın beynini yıkamaları gerekiyor.
Malesef; ülkemizde propaganda, siyasilerin kendi proğramlarını anlatma zemini olarak değil; “inatlarına,” halkı “taraf” yapma aracı olarak işlev görmektedir.
Ikincisi: Toptancılığa Karşıyım!
Kendimizden başka insanları, tolululukları, halkları ve milletleri önyargılı bir biçimde “toptan” suçlanmasına karşıyım.
Onlar mı? “Yaramaz ya!” Bunlar mı? “Kötü insanlar ya!
Unutmamak lazım ki, her
, öncelikle kendi ruhsal yapılarına zarar vermektedirler.
Barışın hakim olduğu bir dünyada milletin iyisi de vardır, kötüsü de.
Diğer toplumlara karşı ayrımcı bir dil kullanamayız. Çünkü bizler; ayrımcılığı “reddeden” bir kültürden geliyoruz.
“Hz. Ömer,” Mısıra göndereceği “vali”ye şöyle der:
“insanlara merhametli davran. Şüphesiz: insanlar, ya dinde kardeşin; ya da yaratılışta bir eşindir.”
Bilinmelidir ki: diğer insanlardan nefret edenleryaşamak için; insanların mezheplerine, meşreplerine, ırklarına, etnik kökenlerine, kısacası doğuştan gelen özelliklerine saygı göstermek zorundayız.
Düşmanlığımız; sadece ve sadece “kötülük yapan”a karşı olmalıdır.