HAKLI MIYIM?..
Değerli okuyucularım; sizler bu zamana kadar “DOKAP” diye bir şey duydunuz mu ?.. Duymadınız değil mi?
Bu; su kabı gibi bir şey değil ha!..
Aslında ben de duymamıştım. Ama; bu güne kadar “Doğu Karadeniz”in kalkınması için neler yapılmış; bir bakayım derken DOKAP diye bir şeye rastladım.
Merak bu ya!.. Acaba bu DOKAP; “ne ucube bir şey” diye de incelemeye başladım.
Hani; Karadeniz Bölgesi için hiç bir şey yapılmıyor diye hep hayıflanırdık ya; aslında bir şeylerin de yapıldığını gördüm.
Bir bakıma sevindim, bir bakıma da üzüldüm.
Sevinmemin nedeni şuydu:
Devlet; 1999 yılında “Japon” ve “Çinli” bazı bilim adamlarını çağırmış ve onlara demiş ki:
“Benim ‘Doğu Anadolu’m ve ‘Doğu Karadeniz’im(!) Türkiye ortalamasının altında gelişme kaydetmiş, gelin; sizin ‘engin tecrübelerinizden(!)’ istifade ederek bu bölgelerimizin ekonomisini, tarımını bir güzel “hala- yola” koyalım?..”
Ve; bir proje hazırlanmış: “Doğu Karadeniz Bölgesel Gelişme Planı”, yani “DOKAP” diye...
Üstüne üstlük bu projenin finansman desteğini de “Japonlar” üstlenmiş.
Amma da akıllıyız ha!.. İşi bedavaya getirmişz yani...
Şimdi söyleyin; sevinmekte haklıymışım değil mi?(!)..
Peki; üzülmeme neden olan şey ne?..
Ah Türkiye’m!.. Güzel bir proje hazırla; bir de bedavaya getir; ondan sonra da on yedi yıldan beri tanıtımını yapma; kimseciklere duyurma; uygulamaya geçme ve sonra da rafa kaldır. Üstelik 2020 yılında tamamen hayata geçirilmesi hedeflenen proje hakkında ortada hiçbir emare olmasın…
Olur mu?.. Olur…
Çünkü; biz bir işe “Türk gibi” başlarız ama “Alman gibi” bitiremeyiz.
Üzülmekte de haklıymışım değil mi!?.. Ne dersiniz?..
Bu güzel projenin hayata geçirilememesinde kimin kabahati olabilir?
Suçlayabileceğimiz bir günah keçisi var mıdır?...
En kolay yaptığımız şey de budur zaten… Suçla ve kurtul… Sorumluluğu üzerine alma… Oh, ne ala!..
Böyle ucuz yollara sapmakla ancak kendimizi kandırmış oluruz.
Suçlu mu arıyoruz?.. El- cevap: Suçlu hepimiz… Ben, sen, o…
Bir suçlu bulabilsek; ne güzel olurdu değil mi?.. İyice rahatlardık. Zaten toplum olarak “gıybet” etme alışkanlığımız pek meşhurdur…
Aslında; bazı zamanlarda yerel basın, ulusal basından daha fazla işlev görür, halkı daha iyi motive eder. Tabi ki becerebilirse...
Oysa; yerel basın ne yapıyor?...
Olaylara “makro ölçekte” bakamıyor. Küçük sorunlara yoğunlaşmış. Daha çok küçük sorunların etrafında “dedikodu” yapıyor:
Şu kaldırm yapılmamış, filanca yerdeki asfalt kalkmış gibi...
Birkaç tane idealist gazeteci var tabi!.. Ama yetersiz…
Eğer öyle olmasaydı; DOKAP unutulmazdı…
Eğer öyle olmasaydı; DOKAP’ta daha çok mesafeler alınırdı.
Doğu Karadeniz bölgesinin geri kalmışlığını gidermek amacıyla DPT’nin çalışmasıyla ve özellikle Japonların desteğiyle hazırlanan projeye göre; “yerel örgütleri bir şemsiye altında toplamak” amaç edinmiş. Bu yapıya, devletin bazı kuruluşları da monte edilmiş. Mesela; özel idareler gibi… Devletin finansman ve bilgilendirmek gibi çeşitli teşvikleri ve “AB hibe fonları”nın katkısı düşünülmüş. Bu örgüte, halka açık şirketler kurma yetkisi verilmek istenmiş. Bu şirketlerin; “tarım entegre tesisileri, baraj, ambalajlama, imalat” gibi alanlarda faaliyet yürütmesi düşünülmüş. Böylece bölgesel ölçekte büyük yatırımların gerçekleştirilmesi hedeflenmiş. Benim projeden özet olarak anladığım bu...
Diyorum ki; yerel basınımız, meslek kuruluşlarımız ve milletvekillerimiz bu projeyi yeniden gündeme taşısalar; acaba, yeniden bu projeyi canlandırabilir miyiz? Bence olur vallahi!...
Eğer, bu proje gerçekleşmiş olsaydı, bu gün sermayenin tabana yayılması gerçekleşmiş olurdu.
Hangi projeyle efendim?... Tabi ki,tozlu raflarda unutulan “DOKAP”la…