ÜRETİCİNİN KAFASINDA DELİ SORULAR
Fındıkta yaşanan endişe verici gelişmelere akıl sır erdirmek mümkün değil…
Özellikle bu sezon başında iyice ümitlenen üretici şu sıralar büyük bir hayal kırıklığı yaşıyor.
Zira 20 TL’ye kadar fiyat beklerken, 10 TL’yi bile göremez oldu.
Son günlerin moda deyimiyle fındık üreticisinin kafasında “deli sorular” var.
Mahsul az olmasına rağmen borsalar fındık fiyatını neden düşük açıklıyor?
Gerçekte fındık ticaretini kim ya da kimler yönlendiriyor?
Fındık üzerinden rant sağlayanlar, üreticiyi ne kadar düşünüyor?
Eğer fındıkta bir oyun oynanıyorsa, yetkililer buna neden göz yumuyor?
Fiskobirlik; eski gücünde ve etkisinde olsaydı, söz konusu perişanlıklar yaşanır mıydı?
Bundan birkaç yıl önce gürültülü tartışmaların gölgesinde etkisizleştirilen Fiskobirlik’in yerine ne konuldu?
Bir dönem alım yaparak üreticiye ve manava nefes aldıran TMO şimdilerde neden ortalıkta görülmüyor?
Daha doğrusu her hangi bir kurum tarafından neden müdahale alımları yapılmıyor?
Ülke adına stratejik değeri olan fındık, neden piyasaların acımasız çarklarına emanet ediliyor?
Karadenizli fındık üreticisi, çeşitli devlet desteğine muhtaç olmadan ne zaman ayakta durabilecek?
2016 fındık mahsulü, don tehlikesini atlattı mı?
Rekoltenin düşük olacağı açıklanırsa, geçen yılın ürünü beklendiği gibi 20 TL’yi görür mü?
Eğer görmezse bölge ekonomisinin hali nice olur?
Zira bölge ekonomisinde ve ticaretinde fındığın halen lokomotif görevi olduğu bir gerçek…
Görüldüğü gibi üreticinin kafası berrak ve rahat değil…
Bazı üreticiler, fiyatın yüksek olduğu dönemlerde fındığı elden çıkarmadıklarına bin pişman…
Şu an ne yapacaklarını bilemiyorlar.
Satsa bir dert, satmasa ayrı bir dert…
Üreticinin bir çeşit “kumar oynamaya” zorlandığı bu sistem, ne yazık ki yıllardır devam ediyor.
Aslında tam bu noktada bölge milletvekilleri akla geliyor.
Özellikle iktidar milletvekilleri, fındık üzerine sorulan her soruya hükümetin üreticiye verdiği desteği gündeme getirerek cevap veriyor.
Destek elbette olsun.
Ama mesele bu değil ki…
Mesele, üreticinin desteğe ihtiyaç duymadan fındığını elden çıkarabileceği bir sistemin kurulması…
Bu konunun yeterince gündeme taşındığını düşünmüyorum.
Fındık sorunu sadece “destek” üzerinden ele alınacaksa, bunun kısır döngüden başka bir şey getirmeyeceği artık görülmelidir.
Ayrıca; üreticiye sağlanan devlet desteği siyasi bir lütuf gibi sunulmamalıdır.
Gönül isterdi ki; fındık söz konusu olduğunda iktidarıyla muhalefetiyle bütün bölge milletvekilleri birlik halinde olsun.
Ve hem hükümet, hem de meclis nezdinde Karadenizli üreticinin sesi daha gür çıksın.
Fakat ne yazık ki; bizim bu isteğimiz Türkiye’nin siyasi atmosferi ve pratikleriyle örtüşmüyor.
Kangren halini alan bu meselede alivre satışlar ve emanet fındık sorunu halen varlığını sürdürüyor.
Yıllardır kendi ayağımızı baltalayıp duruyoruz.
Sonra da feryadı basıyoruz.
Bu noktada manavın ve üreticinin esaslı bir özeleştiriye ihtiyacı var.
Buna rağmen son yıllarda özellikle üreticinin biraz daha bilinçlendiğini gözlemliyoruz.
Elbette bunda Ziraat Odalarının ya da Borsaların ; “İhtiyacınız kadar pazara fındık indirin.” şeklinde sık sık yaptığı uyarılar etkili oldu.
Amaç; fiyatları yüksek düzeyde tutmaktı.
Ancak bu uyarıları yapanların şu soruya cevap vermelerinin zamanı gelmiştir:
“Yapılan uyarılara uyulduğu halde fiyatlar neden tepe taklak oldu?”
Ardından bir soru daha…
“Uyarıların ardından fiyatların yükseleceği beklentisine giren ama beklediği fiyatı bulamayan üreticinin zararını kim karşılayacak?”
Dedik ya…
Üreticinin kafasında deli sorular…
HOŞÇAKALIN