NEREDEN BAŞLASAM, NASIL ANLATSAM?
Nerden başlasam bilemiyorum.
Akçaabat turnesinin hangi boyutlarını ele alacağımı…
Ve hangi sıraya göre anlatacağımı kestiremiyorum.
Bir yanda ortaya konulan sanatsal bir faaliyet…
Diğer yanda o faaliyetin etrafında oluşan duygu yumağı…
Bir yanda Fatsa’nın sesini duyurmanın heyecanı…
Öte yanda Akçaabat’ta yeni dostlar edinmenin mutluluğu…
Fatsa Kıvılcım Tiyatrosu olarak Erol Günaydın Tiyatro Günleri’nde onurla, gururla yer almak…
Bu vesileyle TRT Trabzon Radyosu’nun konuğu olmak…
Yiğit Yavuz’un sorularıyla önce tiyatromuzu, sonra da cennet Fatsa’yı anlatma fırsatını yakalamak…
Nereden başlayacağımı bilemiyorum.
On beş kişiyle gittiğimiz Akçaabat’ta nasıl karşılandığımızı, nasıl ilgi gördüğümüzü bilmem ki nasıl anlatsam…
Acaba; “Yıllardır verdiğimiz mücadelenin boşa çıkmadığını Akçaabat’ta gördük.” desem, bu ifade duygularıma karşılık gelir mi?
“Akçaabat turnesinden sonra ekip olarak birbirimizi görmeden edemiyoruz.” desem, içimde dinmeyen yoğun duyguların ne kadarını anlatmış olurum?
“Bazı çevrelerde bu güne kadar aradığımız ilgiyi ve desteği göremesek de, bir yerlerde bizim gibi düşünen insanların varlığını bilmenin ve görmenin mutluluğunu yaşıyoruz.” şeklinde bir kelam etsem, son derece insani olan bu sitemim çok mu yersiz olur?
Nereden başlayacağımı bilemediğimi söylemiştim.
Duygular, o kadar karmaşık ve yoğun ki; hepsi de bir an önce kendini dışarı vurmak istiyor.
Böyle olunca da ortaya netlikten yoksun, düzensiz ifadeler çıkıyor.
Kim bilir? Belki düzensiz olmak zorunda…
Belki böylesi daha güzel…
Belki de böyle olması gerekiyor.
Zaten Trabzon ve Giresun’daki tiyatroların arasında Ordu’dan sadece Fatsa Kıvılcım Tiyatrosu’nun yer almasını hangi duygu ve mantık düzeni içinde anlatabiliriz ki…
Bir oyuncu olarak, oyunun sonunda ayakta alkışlanmanın verdiği duyguları ifade edecek kelime, kavram ya da deyim henüz icat edildi mi?
Aslında ayakta alkışlanan sadece biz değildik.
Fatsa Kıvılcım Tiyatrosu’nun şahsında bütün Fatsa alkışlandı.
Hadi gel de bu duyguyu anlat…
Bizimle birlikte tam dokuz tiyatroyu Akçaabat’ta ağırlayan Kültür ve Sosyal İşler Müdürü Sayın Turhan Bektaşoğlu’nun; “Fatsa Kıvılcım Tiyatrosu’nu seneye de bekliyoruz.” ifadesi karşısında düşüncelerimizi belki ama duygularımızı anlatmak mümkün mü?
Bazen söz biter.
Önceliği duygular alır.
Aslında bu “bilgiç” cümleyi kurdum diye duygularımı anlatmış olmuyorum.
“Konuya nasıl başlayacağımı ve nasıl anlatacağımı bilemiyorum.” derken belki tam da bunu ifade etmeye çalışıyorum.
Zira duygularımı anlattığımı düşündüğüm bir sırada, içeride halen büyük bir volkanın kaynamakta olduğunu görüyorum.
Şaka gibi…
İlk kez gittiğimiz Akçaabat’ta, yine bizi ilk kez gören insanlar oyunun ardından çevremizi sarıyor.
Bizimle doyumsuz sohbetler edip, fotoğraflar çektiriyor.
Oyun boyunca izledikleri insanları daha yakından görmek istiyor.
Şimdi bu atmosferi, bize her fırsatta; “Boş işlerle uğraşıyorsunuz. Bırakın bu işleri…” gibi akıllara zarar ifadeler kullanan “kımıl zararlılarına” hadi anlatın da görelim.
Zaten yaşadıklarımızı kelimelere dökebilsek, önce kendimize anlatacağız.
Ama “Belki anlarlar” ümidiyle şu kadarını söyleyelim:
Biz tiyatro olarak Fatsa dışına kültür, sanat ve sevgi ihraç ettik.
Biz orada sadece bir tiyatro ekibi değildik.
Biz orada Fatsa’ydık...
Bunu da anlamadıysanız hiç dert etmeyin.
Çünkü yaşanan bunca güzellikleri biz anlatamadık.
HOŞÇAKALI